Page 35 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 35

tarih çevresi

uyumdan dolayı birbirlerini sevdikleri zaman, aralarında ayrılık ve çekişme olmaz. Birbirlerine dürüst
davranırlar, iyiliği istemede adil ve eşit hareket ederler. İşte bu dürüstlük ve eşit iyilik talepleri, onların
çokluğunu birliğe götürür.

         İyilik yapanla iyilik gören arasındaki sevgi, filozofumuza göre aynı değildir. İyilik yapanın, iyilik
yaptığı kimseye karşı duyduğu sevgi, iyilik görenin ona olan sevgisinden daha fazladır. İyilik yapan kimse,
iyilikte bulunduğu kimseyi gerçekten sever ve ondan bir yarar beklemez. Uzun süre iyilik yaparak kazanılan
sevgi, kolay kolay tükenmez. Çünkü o sevgi zahmetle kazanılmıştır. Güçlük ve meşakkatle kazanılan şeylerin
sevgisi ise, daha fazladır ve onlar daha özenle korunur. Zahmet çekmeden bir mala sahip olan kimse, onu fazla
önemsemez, yerli yersiz harcar. Zahmetle elde edilen şeyin değeri ise daha fazla bilinir. Annenin çocuğuna
olan sevgisinin, babanınkinden daha fazla olmasının sebebi de budur. Anne çocuğu için babanın katlandığından
daha fazla zahmete katlandığı için, ona babanın gösterdiğinden daha fazla şefkat, merhamet ve ilgi gösterir.

         İbn Miskeveyh’e göre, insanlar arasında bu sevgilerin hepsini gözlemlemek mümkündür. Çünkü bunlar
irade ve düşünüp taşınmayı gerektirir. İrade ve düşünüp taşınma ise insani varlık alanına özgü niteliklerdir.
Ayrıca bunlarda ödüllendirme ve cezalandırma da söz konusu olur.

         Düşünmeyen canlılarda, yani hayvanlardaki sevgi ise, sadece aynı türden olanlar arasında meydana
gelir. İbn Miskeveyh, hayvanlardaki sevgiye “yakınlık” demenin daha doğru olacağını ifade eder.

         Taş ve benzeri cansız varlıklarda ise sevgi, ancak kendilerine ait merkezlere doğru doğal bir yönelme
şeklinde gerçekleşir.5

         İlahi Sevgi

         İbn Miskeveyh maddi varlıklardaki sevgi ve birleşme arzusu ile maddeden soyut varlıklardaki sevgiyi
birbirinden ayırır. Filozof, düşüncelerini Herakleitos ve Aristo’ya dayandırarak şöyle der: Birbirine benzemeyen
şeyler birbiriyle uyuşmaz ve ahenkli bir varlık oluşturmaz. Birbirine benzeyen, birbiriyle kolayca kaynaşan ve
birbirinden hoşlanan şeyler hakkında ise şunu söylemek mümkündür: Aynı türden olan soyut cevherler benzeşip
birbirlerini çekince, ahenkli olarak birleşirler ve o andan itibaren tek bir şey olurlar. Onları birbirinden ayıran
herhangi bir şey olmaz. Çünkü ayrılık, ancak ilk maddeden ileri gelir. Maddi olan şeyler ise cisimlerdir. Cismani
şeyler, birleşmek için bir çeşit arzu gösterseler de birleşemezler. Bu onlarda mümkün değildir. Çünkü onların
uçları ve yüzeyleri üst üste gelir, fakat özleri birleşmez. Bu üst üste gelme de çabucak sona erer, zira onlarda
birleşme imkânsızdır. Bunlarda oluşan birlik, yüzeylerinin üst üste gelmesi oranında gerçekleşir.

         İbn Miskeveyh’e göre, insanda bulunan ilahi cevher, tabiatla temasından doğan kirlerden arınınca ve
çeşitli bedenî zevklerle ihtiraslarının çekiminden kurtulunca, kendi benzerine doğru yönelmek ister ve akıl
gözüyle hiçbir maddenin lekelemediği mutlak “ilk iyiliği” temaşa eder, ona doğru koşar ve o zaman “ilk
iyilik”ten kendisine doğru gelen nurdan feyz alır. Böylece bundan eşi ve benzeri olmayan bir zevk duyar ve
bedenini kullansın ya da kullanmasın, yukarıda belirtilen birliğe ulaşır. Ancak tabiattan tamamen ayrıldıktan
5 Bkz. İbn Miskeveyh, age., s.122-123, 128-130, 137-138.

                                                               34
   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40