Page 18 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 18
tarih çevresi
"FATİH SULTAN MEHMED’İN KANUNÎ ŞAHSİYETİ
ve
ÇIKARDIĞI KANUNLAR"
Prof. Dr. Abdülkadir ÖZCAN
İslâm devletlerinde Şer`î hukukun yanında, onun sükût ettiği konularda örfe müracaat edildiği
bilinen bir gerçektir. Öyle ki bazı ulema tarafından örf, İslâm hukukunun beşinci kaynağı gibi ka-
bul edilmiştir. Örfî kurallar için XI. yüzyıldan itibaren muhtemelen Grekçe kökenli “kanun” sözü
kullanılmıştır. Devlet düzeni ve yönetimiyle ilgili eserlerde örfî kurallara dikkat çekilmiş, hatta her
hükümdarın mutlaka örfe uyması tavsiye edilmiştir1 . Biz burada Türk – İslâm devletlerinde örfün yeri
üzerinde durduktan, Cengiz ve Timur yasalarından kısaca söz ettikten sonra, Osmanlılarda, özellikle
Fatih zamanında kanun yapma faaliyetlerinden ve çıkarılan kanunlardan bahsetmek istiyoruz.
İlk önemli Türk siyaset kitabı olan ve 1069 yılında Karahanlı hükümdarı adına yazılan Kutad-
gu Bilig’te Türk devlet anlayışı ele alınır. Yusuf Has Hâcib bu eserinde İran ve Türk siyaset teorilerini
inceler ve özetle devletin ayakta kalabilmesi için askere, paraya, zengin halka ve adalete ihtiyaçtan
söz eder. Devletin bekası için de adaletin güvencesi olan kanunun gerekliliği vurgular. Devlet ge-
leneğini her şeyin üstünde tutan Yusuf Has Has Hâcib’e göre, hükümdarın mutlak otoritesini adalet
düşüncesi sınırlar. Egemenlik töreden ayrılmamalıdır. Bir hükümdar mutlaka töre yani kanun koy-
malıdır. Nitekim Oğuz Hân’ın böyle yaptığı bilinmektedir. Bumin Kağan da Türk milletinin töresini
tanzim etmiştir. Orta Asya toplumunda hâkim unsur örfî hukuktur. Kağan ona kendi emirlerini ve adını
ekleyerek töre haline getirir. Büyük Selçuklular İran’a hâkim olunca, sultanlar İran kisrâları tipinde bir
hükümdarlık anlayışına düşünce Oğuz kabilelerinin tepkisiyle karşılaşmışlardır2 .
Yine eski İran Sasanî geleneklerini yansıtan Nizâmülmülk’ün (ö. 1092) Siyâsetnâme’sinde de
hükümdarın görevleri sayılırken, öncelikli olarak halkın refahı için adaletin sağlanması üzerinde duru-
lur. Dîvân-ı mezâlim, Dîvân-ı âlî ve Osmanlılarda Dîvân-ı Hümâyûn gibi kurumlar bunun için vardır.
Nizâmülmülk’e göre hükümdar haftada iki gün doğrudan halkın dilek ve şikâyetlerini dinlemelidir3 .
Eski Türk-Moğol geleneğinde kanun yapma uygulaması hep var olmuştur. Hatta bazı tarihçil-
er tarafından bu gelenek büyük Türk-Hun imparatoru Oğuz Han’a kadar götürülür. Onun da kanun ve
kurallar koyduğu, daha sonra gelen Türk hükümdarlarının ona iktida ederek bu geleneği sürdürdükleri
benimsenir 4. Ünlü Cengiz Han Yasası töreni n yasalaşmasından başka bir şey değildir. Yasanın tamamı
Cengiz Han tarafından konulmamış, nesilden nesile aktarılan Moğol hukuk ve törelerinin bir mecmua-
da toplanmasıyla oluşmuştur. Cengiz Han Yasası’nda din serbestisi, han seçimi, düşmanla münasebet
Prof. Dr. , Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü Öğr. Üyesi
1 Halil İnalcık, “Örf”, İslâm Ansiklopedisi (İA), İstanbul 1988, IX, 480.
2 a. mlf., “Kutadgu Bilig’de Türk ve İran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, Reşit Rahmeti Arat İçin, Ankara 1966, s. 259-275.
3 Nizâmülmülk, Siyâsetnâme(Siyeru’l-mülûk), çev. Nurettin Bayburtlugil, İstanbul 1981, s. 35-46 ve türlü yerler.
184 İdrîs-i Bitlisî, Heşt Bihişt, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3209, vr. 39b.