Page 95 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 95

tarih çevresi

Tvaernier’in tersine Pera’ya olan hayranlığını sözlerine sığdıramayan bir başka Avrupalı seyyah ise
çevresinde güzel kadın düşkünü olarak bilinen çapkın Pietro De La Valle’dir. De La Valle seyahatnam-
esinde İstanbul’un ö dönem Genova’lıların kolonisi durumunda olduğunu ve burada yaşayan halkın
neredeyse tamamının Türkçe konuştuğunu belirtmiştir. Ancak halk arasında Yunan adetlerini (din,
dil, kılık-kıyafet) yaşatan ailelerin de var olduğunu eklemiştir. De La Valle’nin İstanbul’da dikkatini
çeken önemli hususlardan birisi değişik gruptan insanın bir arada yaşadığı Pera’da önceden Hıristi-
yanlara ait olsa da o dönem camiye dönüştürülmüş çok sayıda kilise olmasıdır. De La Valle açıkça
söylemese de bu durumdan rahatsız olduğu ortadır. Gözlemlerine göre nerdeyse bir ucundan bir ucuna
görülebilen şehirde sokakların her biri diğerinden biraz daha yüksektir ve burada bulunan evlerin
çatıları çok güzel ve geniş hayalci saçaklarla süslenmiştir. Çeşit çeşit renklerle boyanan çatılarda ise
Avrupa tarzında balkonlara benzer çamlı taraçalar vardır.31 De La Valle de sultandan Büyük Türk
diye bahsetmiştir. Verdiği bilgilere göre Büyük Türk’ün kaldığı saray şehrin öbür ucunda, Chalcedon
harabelerinin karşısında hemen ilerde denizin içinde tüm yazarların Bizantium dediği yerdedir.32 De
La Valle Türklerin dini bayramları ve eğlenceleri hakkında ise şunları söylemiştir: “Türklerin küçük
ve büyük bayramlarını gördüm. Bunlar onların daha doğudakiler gibi sokaklarda yemek yedikleri,
sıra dışı olarak camilerde toplandıkları, birbirlerini kutladıkları dini festivallerdir. Eğlenceleri gece
gündüz, şehrin başından sonuna kadar sürer, çeşitli acayip sesler çıkaran çalgılardan hoşlanırlar. Sal-
lanmayan (dans etmeyen) özelliklede eğer kadınsa fiziğini ve yeteneğini göstermeyen hiçbir Hıristiyan
ya da Türk genci yoktur.”33

      XVIII-XIX. Yüzyıllar Arasında Türklere Bakış, İstanbul ve Ayasofya

     Makalenin başında belirttiğimiz gibi özellikle XVII. yüzyıldan itibaren batılı devletlerin doğu algı
sı değişmeye başlamış ve bu dönemden itibaren Osmanlı topraklarına gelen seyyahlar karşısında Avru-
pa’daki gelişmeler karşısında düşüşe geçmiş bir Osmanlı bulmuştur. 1789 Fransız İhtilali’nden sonra
Avrupa’da milliyetçi fikirlerin ortaya çıkmasından sonra yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler Doğu
ve Batı kavramlarının daha da keskin bir çizgiyle ayrılmasına neden olmuştur. XIX. yüzyılda doruk
noktasına ulaşan sömürgecilik ve emperyalizm, seyahatnamelerin yapısını da değiştirmekle kalmamış
Batının Türklere bakış açısını da birçok anlamada değiştirmiştir.34

     1800’lü yılların başlarında İstanbul’a Gelen Fransız seyyah ve diplomat Édouard Antoine De
Thouvenel’in seyahatnamesinde bu örneklere rastlamak mümkündür. Tuna Nehri üzerinden Varna’ya
oradan da İstanbul’a gelen seyyah eserinde Osmanlı İmparatorluğu ve Türkler hakkında önemli bilgil-
er aktarmıştır. İstanbul’da gördüğü yerler arasında ilk olarak Fransız elçiliğinin bulunduğu Tarabya ile
mezar şehri olarak tabir ettiği Üsküdar hakkında bilgi vermiştir. Hatırlanacağı üzere diğer seyyahlar
arasında da Üsküdar’da bulunan mezarlıklardan bahsedenler olmuştu. Thounvel’in de Üsküdar’da
çok sayıda mezarın olması dikkatini çekmiş bu yüzden burayı “Mezar tarlaları” diye tabir etmişti.
Bu görüntü karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen seyyah Üsküdar’daki mezarlıkların Avrupa’daki gibi
insanı ürkütmediğini vurgulamış tam tersine insanı huzura kavuşturan bir görünüme sahip sessiz ve
dingin bir yer olduğundan bahsetmiştir. Thouvenel Eyüp Cami ile Ayasofya Kilisesi arasında büyük
bir alana sahip bu şehirde gördüğü Türkleri tembel insanlar olarak değerlendirmiştir. Zira ona göre bu
durum Doğu’ya has bir özelliktir. Thouvenel gezisinde sadece Türkleri eleştirmemiş aynı zamanda
Osmanlı İmparatorluğu icraatları hakkında da yorumda bulunmuştur. Her ne kadar kendisinden önce

                                               95
   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100