Page 11 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 11

tarih çevresi

tihat ve Terakki dönemi ile başlayan bu çalışmaların Bektaşi ve Kızılbaş olarak tanımlanmış topluluk-
lar üzerine yoğunlaşmasıdır. Nitekim bu çalışmalar Kızılbaş ve Bektaşi kavramlarının Alevî ortak adı
etrafında yeniden şekillenmeye başladığı çalışmalar olmuştur. Yapılan çalışmalarda zaman içerisinde
Kızılbaş ve Bektaşi kavramlarının farklı tanımlarla yer değiştirdiği görülmektedir1. Kızılbaşlık, Bek-
taşilik her iki tanıma karşılık içeriğinden uzak yeni adları olan Alevi’nin daha yaygın bir kullanım
alanı bulduğu söylenebilir (Taşğın, 2020).

     Bu değişimin yanı sıra İttihat ve Terakki Fırkası bu araştırmalarla yeni bir politika ve yönetimde
değişiklikler planladığı da açık ve nettir. Buna öncülük eden ise Talat Paşa’dır. Umumi Meclis to-
plantılarında “Anadolu bizim için kapalı bir kutu. Önce bunun içini tanımamız, sonra bu millete layık
hizmetlerde bulunmamız gerektiğine inanıyorum.” diyerek bu araştırmaların sebebine açıklık getirm-
eye çalışmıştır (Birdoğan, 1994).

     Bu süreçte başta Fuat Köprülü, Hamid Sadi, Süleyman Fikri, Hasan Fehmi Bey olmak üzere özel-
likle Baha Said Bey Alevi Bektaşi toplulukları hakkında birçok çalışma meydana getirmiştir. Bu isim-
lerin yaptıkları çalışmalar ve daha sonra konu ile alakalı birçok yazı Türk Yurdu Dergisi’nde yayın-
lanmıştır (Türkdoğan, 2006). Nitekim Baha Said Bey’in 1916 yılında Hamdullah Suphi Tanrıöver’in
isteğiyle Beyazıt Türk Ocağı’nda, Alevi Bektaşiler hakkında bir konferans vermiştir. Millî Talim ve
Terbiye Cemiyeti’ne üye olan Baha Said Bey’in bir heyetle birlikte 1917 ortalarında Ankara, Afyon-
karahisar, Eskişehir, İzmir, Konya ve çevresinde altı aydan fazla süren, içeriğinde konferansların da
yer aldığı son derece önemli bir araştırma gezisine çıktığı görülmektedir (Sarısır, 2018).

      2. Sivas Kongresi’ne Giden Süreçte Alevi ve Bektaşiler

     1918 yılı sonlarına gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin savaşı daha fazla sürdürebilmesi söz konusu
olmadığından birçok cephe de çözülmeler başlamıştır. Bütün bu gelişmeler Osmanlı Devleti’ni Mon-
dros Mütarekesi imzalamaya mecbur kılmıştır (Bilgin, 2015). Sultan Vahdettin’in hükümet kurma işini
Ahmet İzzet Paşa’ya vermesinden sonra (Kaymaz, 2008) İstanbul Hükümeti üç gün süren görüşmel-
er sonunda 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kalmıştır. 31 Ekim günü
Mondros Mütarekesi yürürlüğe girmiş ve İtilaf Devletleri vakit kaybetmeden işgallere başlamıştır
(Kılavuz, 2012). Sonrasında Osmanlı Devleti’nde İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri kabineyi bıra-
karak ülkeyi terk etmiştir (Boyacıoğlu, 2002). Mustafa Kemal Paşa ise olayları yakından takip etme-
ktedir. 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a gelmiş ve sonrasında Anadolu’ya geçmeye karar vermiştir
(Tosun, 1996). Yunanistan’ın İzmir’i işgal etmesiyle Samsun’a çıkmış hem İtilaf Devletleri’ne hem de
İstanbul Hükümeti’ne karşı Millî Mücadele hareketini başlatmıştır (Çakmak, 2017). İşgallerin başla-
masından sonra Mustafa Kemal Paşa, başta Ali Fuat Paşa, olmak üzere tüm kolordu kumandanlarına
birer telgraf çekerek başlayan işgallere karşı halkı direnişe çağırmış ve işgalleri protesto etmelerini
istemiştir. Ayrıca gerekli görülen her yerde kesinlikle savunmadan kaçmamaların bildirmiştir. Böylece
Anadolu’da işgallere karşı direniş emri de verilmiştir (TİTE, 295/30, lef:1). Mustafa Kemal Paşa önce
Amasya Genelgesi’ni yayınlamış, Erzurum Kongresi’nin toplanamsından sonra Sivas Kongresi’ne
giden süreci de büyük titizlikle takip etmiştir. Bu süreçte Temsil Heyeti Sivas’a gidecek delegeler-
in seçilmesi aşamasında yine vilayet ve sancak merkezlerine çektiği telgraflarla, delege seçimlerinin
nasıl gittiğini yakından takip etmeye çalışmıştır (TİTE,299/39,lef:1). Görüldüğü üzere Sivas Kongre

                                              11
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16