Page 125 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 125

tarih çevresi

davranıp bir manda ve iki ineği için ilmühaber vermeyen Yediyıldız ailesinden
muhtar ve azalar tutanak tutarak üç misli ceza alıyorlar (YA-MAY-K6-183).

       Bir taraftan vergi yükü diğer taraftan coğrafyanın tabii yapısı yüzünden
sağanak yağmurlar sonucu derelerde ve ırmakta oluşan seller tarlalara zarar
veriyordu. Yediyıldız ailesinin reisi Mehmed Dayı 3 Ocak 1886’da Aybastı
Nahiye Müdürlüğüne bir dilekçe yazıyor. Tasarruf ettiği tarlalarına gerçek
değerlerinin beş misli kıymet takdir edilmiş, dolaysıyla tahakkuk ettirilen
seksen kuruşluk ağır vergi yükü, seneden seneye cüzi zamlar yapılarak yüz
yirmi kuruşu aşmıştır. Böylece büyük haksızlığa uğramıştır. Ödemekte güçlük
çekmektedir. Üstelik arazilerinin bazısı ırmak kenarında bazıları da bayır
yerlerde olduğundan sel almıştır. Dolayısıyla ziraat yapılamadığı için tarlalar
boş kalmıştır. Söz konusu vergi, gücünün çok üstündedir. Dilekçeyi şöyle
bitiriyor: “Buna yüce adalet razı olmaz. Onun için bu verginin layık olduğu
sınıra indirilmesini ve tadil edilmesini istiyorum” (YA-MAY-K8-237). Her
halde bu dilekçeden bir sonuç alınamamış olmalıdır ki, 28 Şubatta, “Huzûr-i
âlî-i hazret-i müdebbirânelerine” diye başlayan ve daha üst bir makama
gönderildiği anlaşılan ikinci bir dilekçe kaleme alıyor Mehmed Dayı.
1292/1876 senesi Emlak tahririnde tarlalarına üç dört misli fazla kıymet takdir
edildiğini, bunu ödemeye tâkatı kalmadığını, ayrıca boran yağdığından
tarlalarını sel aldığını, bu sebeple hiç ziraat yapılamadığını anlatıyor. Ve
nihayet şöyle diyor: “Merahim-i âlilerinizden mercûdur ki, Allah rızası için,
Resulullah hürmetine ve padişah başı için! Tarlalarımın fazla kaçmış olan
kıymetleri bi-hakkın tenzil ve sel aluğu olan mahallerin emlak vergülerinin
bedeli dahi bi-hakkın nizam dairesinden tenzil hususuna Emlak İdaresi
Komisyonluğuna havalesi babında arz-ı hale ictisârât kılındı.” (YA-MAY-K8-
258). Bu satırların yazarı 1950’li yıllarda hala sürmekte olan bu tür sel
felaketlerinin tanığıdır…

       Bu ayan ve ağalar döneminde ödenen ağır yükümlülükler yüzünden
köylü borçlanıyor. Borç para nereden alınacaktır? Tabii ki ağalardan!
Borçlanma bey’ü’l-vefâ/ sözleşmeli satış yöntemiyle yapılmaktadır. Bu tür
satışların yörede oldukça yaygın olduğu anlaşılıyor. Mehmed Dayı da, Aralık
1885’te, “Bük Tarlası” denen arazisini üç yüz kuruş borcu karşılığında bu
usulle memuru huzurunda Karamahmudzade Ahmed Ağa’ya ferağ vermiştir.
Köyün imamı, muhtarı ve ihtiyar heyetinden bir aza senedin altına şerh düşerek
belgeyi mühürleyip tasdik etmişlerdir. Bu usulle satışta, borç zamanında
ödenirse tarla geri alınabiliyor. Aksi takdirde alıcısının oluyor. Bük, ırmak
kenarlarında düzlük alanlara denilmektedir. Mehmed Dayı’nın Bük adında iki
tarlası daha vardır ama bu tarlanın sınırları öbürlerininkinden farklıdır. Geri
alınamadığı anlaşılıyor (YA-MAY-K4-051). Bu usulle tarla satın alabilenler
elbette her zaman ağalar oluyordu56.

          56 Başka bir örnek için bkz. (YA-MAY-K8-218).

                                  124
   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130