Page 128 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 128

tarih çevresi

toprak tasarruf etmelerine izin verilmektedir. Boş bırakırsa elinden alınıyor ve
üzerinde çalışacak olan başkasına veriliyordu. Bu hem fertlerin, hem toplumun
hem de devletin yararına olan bir uygulama idi. Burada bir aile temelinde
yapılan incelemede, İmparatorluğun bütün kurumlarıyla birlikte tımar
sisteminin de bozulması sonrasında, Avrupa’nın etkisiyle toprak rejiminde
yapılan ıslahatlar sürecinde bu alandaki uygulamanın bir örneğini görüyoruz.
18. Yüzyılın sonlarından başlayan ve günümüze kadar süren, yedi neslin
yaşadığı bir uygulamadır bu… Bildiğimiz ilk nesli temsil eden Molla
İbrahim’in iki çocuklu çekirdek bir aile olduğu anlaşılıyor. Elinde devletin miri
araziden kendisine tahsis ettiği dokuz parçadan oluşan ve yazılı kaynaklara
göre toplam yüzölçümü yirmi dönüm civarında olan tarlalar vardır. Ancak bu
ölçüler tahminî olup gerçeği yansıtmaz. Kadastro ölçümlerine göre bu tarlalar
otuz kırk dönümü bulur. Ayrıca bunların etrafında otlaklar ve korular
mevcuttur, yaz aylarında da özellikle hayvanlar için yaylalardan istifade
edilebilmektedir, hatta oralara bostan yapıp sebze yetiştirilebilmektedir. Bu
çerçevede birkaç hayvanı olan, tarım işlerini de iyi yürüten üç beş nüfuslu bir
aile geçinebiliyordu.

       Molla İbrahim’den sonra bu dokuz parça arazinin her biri, bir oğlu ve bir
kızı arasında tam eşit iki parçaya bölünmüştür. Artık devlet ihtiyacı olanlara ve
ekip biçmeye gücü yetenlere yeni arazi tahsis etmemektedir. Çünkü merkezi
iktidar gücünü kaybetmiş, taşrada yerel güçler haline gelen ayanlar, her köyde
bağlantı kurdukları ve nüfuzları altına aldıkları ağalar vasıtasıyla köylü
üzerinde hâkimiyet kurmaya başlamışlardır. Hukuki düzenlemeleri de
kendileri lehine yorumlayıp uygulattırarak boş olan miri arazilerinin tasarruf
haklarını da bir şekilde kendi üzerlerine kaydettirmeyi başarmışlardır.

       Dördüncü nesle kadar bu şekilde idare eden Yediyıldız ailesi, Mehmed
Dayı zamanında, 1850-1914 yılları arasında, çok sıkıntılı bir hayat başlar. Harp
yıllarıdır. Bir oğlu ve bir torunu savaşlarda kalmıştır. Tabi afetler, özellikle
seller arazilerine zarar verir. Vergi yükleri taşınmaz hale gelir. Aile nüfusu
eskiye nazaran çoğalır. Bu kargaşa döneminde ağalar çeteler kurmuş, halk
üzerindeki baskılarını artırmışlardır. Bütün bu zorluklar içinde Mehmed Dayı,
bir oğlunu önce Amasya’da, sonra İstanbul’da okutmaya çalışır. Mustafa Asım
müderris ve dersiam olur. Muhtemelen onun desteği ile Mehmet Dayı iki parça
tarla satın alarak arazilerini biraz genişletebilir ama hala rahat nefes alacak
durumda değillerdir.

       Mustafa Asım, ailenin bilebildiğimiz beşinci neslini temsil eder. İstanbul
Bayezid Camiinde dersiam olarak görev yapmaktadır. Fırsat buldukça köyü
Hoşkadem’e izinli gelmektedir. Hatta 1908 yılındaki gelişinde babasının evini
yıktırmış, yerine iki katlı yeni bir ev başlatmıştır. 1914’te geldiğinde babasını
kaybeder, bir daha İstanbul’a dönemez. İki erkek kardeşi genç yaşta evde, birisi
de Birinci Dünya Harbi’nde Harşit savunmasında şehit olmuştur. Bir kız
kardeşi bekârken evde ölmüş; evlenen diğer ikisi arazilerdeki haklarını Mustafa

                                        127
   123   124   125   126   127   128   129   130   131   132