Page 70 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 70
tarih çevresi
işaretler, semboller, kodlar ve gizli diller kullanılmıştır.2
Hukukî ve idarî önem taşıyan belge ve resmî kayıtları, malzeme ve muhteva yönünden inceleyen bilim dalı olan dip-
lomatik ilmi, yazı sistemlerinin gelişimine paralel olarak pratik bir ihtiyaçtan doğmuştur. Ortaçağ Avrupa’sında harpler
sonunda birçok belge kaybolmuş, yenilenme sırasında imparatorluk ve papalığa ait birçok belgenin manastırlarda sahtesi
düzenlenmiş, dolayısıyla muamelelerde belgelerin hakikileriyle sahtelerinin ayırt edilmesi bir zaruret halini almıştır. Kı-
sacası hakiki ve sahte belgelerin birbirinden ayırt edilebilmesi gereksinimi ve zorunluluğu diplomatik ilminin doğmasına
ve gelişmesine zemin hazırlamıştır.3 Yine İslam Medeniyeti’nde de evrâka dair diplomatik hususiyetlerin, evrâkı sahte ve
gerçeğinden ayırma kaygısının etkili olduğunu görmekteyiz. Özellikle İslam dinin ana kaynakları olan Kur’ân-ı Kerîm ve
hadislerin yazılı hale getirilmesi başta olmak üzere, yapılan antlaşma evrâkının orijinalliğine olan ihtiyaç, ileride diplomatik
ilmi sınırları içinde zikredilen hususiyetlere dikkat etmeyi gerektirmiştir.4
Sahte ve orijinal belgeleri birbirinden ayırmak ve sahtekârlığın önünü alabilmek maksadıyla, daha yazılı belgelerin
tutulmaya başladığı ilk zamanlardan itibaren resmi evrâklarda; mühür, imza, büyük ebatlı kâğıt kullanma, birleşen kâğıtların
birleşme noktalarına emeth (gerçek) gibi ibareler yazmak şeklinde metotlar kullanılmıştır. Hatta sahte belge düzenleyenler
için cezai yaptırımlarda da bulunulmuştur.5
Çeşitli maksatlarla kullanılan belgelerin yazılış tarz ve şartları, kullanımla yerleri, ihtiva ettikleri unsurlar hep diplomatik
ilminin ilgi alanı içindedir. Diplomatik ilmi bununla da yetinmeyip, belgelerin özelliklerinde meydana gelen değişiklikleri
incelemeye çalışmıştır. Belgelerin hazırlanma şartları, kaleme alan şahısların vasıfları ve meydana getirdikleri kültür, bu
değişiklikte rol oynayan faktörlerdir.6 İşte bu nokta da bilinmesi gereken bir husus var ki, diplomatik ilminin zuhur etme-
sinde her ne kadar hakiki belgeleri sahtelerinden ayırt edebilme kaygısı etkili olmuşsa da, yeni nesillerin bilimsel çalış-
malarda eski medeniyetlerin izlerini doğru anlayabilmeleri ve kullanılmış olan sembolleri sağlıklı bir şekilde tanımaları
ihmal edilmeyecek bir zarurettir. Bu bağlamda, günümüz insanının modern seviyeye ulaştığı medenî ve teknik gelişmelerin
temellerinin çok eskilere dayandığı ve hatta insanlık tarihi ile yaşıt olduğu düşünüldüğünde, geçmişten intikal eden yazılı
metnin doğru okunması açısından7 diplomatik ilminin zarureti ortaya çıkmaktadır.
Osmanlı Diplomatiği
Osmanlı Tarihi’nin muhtelif sahalarında kullanılan ve Osmanlıca olarak tabir edilen Arap alfabeli Eski Türkçe yazılı
arşiv belgelerinden bir kaynak olarak istifade etmek için, bu kaynak dilinin bilinmesi elzemdir. Bu bağlamda, Osmanlıca
kaynakların birden fazla yazı türünde yazılmış olması paleografik anlamda bu yazı türlerinin de ayrı ayrı bilinmesini ve
diğer taraftan yine Osmanlıca’nın içerisinde Arapça ve Farsça’dan geçen kelimelerin-terkiplerin-eklerin fazlaca olması,
bu diller konusunda da yeterli miktarda bilgiyi gerektirmektedir. Paleografik olarak edinilen bu bilgilerin yanı sıra, Os-
manlıca belgelerin okunup anlaşılması ve kaynak olarak kullanılabilmesi için ayrıca, diplomatik ilmi de bilinmelidir. Yani
Osmanlıca “belgelerin dilini” anlamadan okunan belgelerden çıkarılacak tarihî bilgiler her daim eksik veya yanlı olacaktır.
Bu bakımdan Osmanlıca kaleme alınan evrâkın kaynak değerinin takdir edilebilmesi ve kullanılabilmesi için diplomatik
hususiyetlerinin de iyice bilinmesi gerekmektedir.
Osmanlılarda bir ilim olarak diplomatik alanındaki ilk çalışmalar her ne kadar II. Meşrutiyetten bir yıl sonra 1909’da
Tarih-i Osmanî Encümeni’nin kurulması ve 1914’de Tarih-i Osmânî Encümeni Mecmuası (TOEM)’nın yayınlanması ile
başlamış olsa da, Osmanlı diplomatiğine dair kural ve kaideler eski zamanlarından beri münşeât mecmualarında yer al-
maktaydı.8 Özelikle İstanbul’un fethinden sonra bürokraside evrâk ve defter kullanma sistemlerinde büyük gelişmeler
kaydedildiği, bu sahada çığır açan isimlerin çıktığı bilinmektedir. Başta Celâlzâde Mustafa Çelebi olmak üzere, Tacizâde,
Okçuzâde, Ramazanzâde gibi münşeât yazarlarının ihdas ettikleri yazışma usullerinin kendilerinden sonra da devam ettiği
2 Paul Lunde, İşaretler Semboller Kodlar Gizli Diller Şifreler Kitabı, NTV yayınları, İstanbul 2010, s. 20.
3 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 1998, s. 3-4.
4 Cahit Baltacı, “İslamda Diplomatik İlminin Doğuşu”, Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri 30 Nisan – 2
Mayıs 1986, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1988, s. 54-58.
5 Bilgin Aydın, – İshak Keskin, “Osmanlı Bürokrasisinde Evrak Sahteciliği, Diplomatik ve Diplomatika Eğitimi”, Osmanlı
Araştırmaları, İstanbul 2008, S. XXXI, s. 207-209.
6 Kütükoğlu, a.g.e., s. 4.
7 Ahmet Turan Arslan, “Eski Kitap ve Belgelerde Kullanılan Kısaltma ve Rumuzlar”, XIV. Türk Tarih Kongresi (9-13
Eylül 2002 Kongreye Sunulan Bildiriler), Ankara 2005, s. 1533.
8 Kütükoğlu, a.g.e., s. 5.
68