Page 74 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 74
tarih çevresi
ceğine dair kefil olduklarını belirtmektedirler.
Bu denli önemli bir olayda ve önemli kişilerin bir araya geldiği şahitlik belgesinin ilk şüpheli yanı, her hüccetin mu-
hakkak sonunda bulunan “şuhûdü’l-hâl” kısmının olmayışıdır. Belgenin içerisinde mevcut olan şahısların önemine karşın
mahkemenin icra edildiğine delil olan “şuhûdü’l-hâl”e yer verilmemesi ortada bir oldu-bitti yaratılmaya çalışıldığının gös-
tergesidir. Oysa Söz konusu defterde kayıtlı diğer hüccetlerde “şuhûdü’l-hâl” mevcuttur. Diğer bir şüphe yaratan kısım
da, Ebubekir Bey’in ne zaman ve ne gerekçe ile sürgün edildiğine dair teferruatlı bir bilginin yer almamasıdır. Mahkeme
kayıtlarında söz konusu olan bir hak ihlali ya da devri ise, ayrıntılı bir bilgi muhakkak olmaktadır.
Şüpheli Belge II:38 6 Mart 1806 tarihli hüccet kaydında, belgenin düzenlendiği tarihte Adana mütesellimi olan Ser
Bevvâbîn-i Dergâh-ı Âlî Ahmed Bey ile kardeşi Mehmed Bey, kendi soylarında “şeriflik” olduğunu iddia etmişler ve
bunun için de kadınların şahitliğine istinat etmişlerdir. Mahkemedeki söz konusu şahitlik üzerine de kendilerinin soyunda
“şeriflik” olduğuna dair hüccet almışlardır.
Bu belge de birinci şüpheli belgedeki gibi, bir hüccet kaydı vasfında olmasına rağmen “şuhûdü’l-hâl” yoktur. Şüpheli
vasfına girmesindeki ilk etmen budur. Diğer bir husus ise, İslam Hukuku’nda ve dolayısıyla Osmanlı Hukuku’nda mah-
kemelerdeki şahitlik müessesesinde erkeklerin öncelikli olmasına karşın, kadınların şahitliğine yer verilmesidir.
Osmanlı Devleti’nde Seyyitlik ve Şeriflik vasfına sahip olanların vergiden ve askerlikten muafiyet gibi bir takım mua-
fiyetleri düşünüldüğünde, Abdullah Paşa oğulları Ahmed Bey ile kardeşi Mehmed Bey’in neden böyle bir ispatın peşine
düşmüş olması -ihtimal olarak dahi olsa- belgenin sahte olarak düzenlenmiş olabileceği şüphesini uyandırmaktadır. Hele
ki, belgenin “şuhûdü’l-hâl” gibi usul eksiklerinin olması bu şüpheyi pekiştirmektedir.
Her iki şüpheli belge için söylenmesi gereken ortak bir değerlendirme de şöyledir; Osmanlı taşrasında devlet otoritesinin
zayıfladığı zamanlarda, yerel ayanların ve güç odaklarının devlet görevlilerini tahakküm altına alabileceklerini de göz ardı
etmemek gerekmektedir. Özellikle neticesi itibariyle bir menfaat temini söz konusu ise, insanların devlet gücünü yanlış
ve kendi çıkarlarıyla örtüşür bir şekilde kullanabilmesi her zaman mümkün olmuştur. Esasen şüpheli gördüğümüz her iki
belgede de bunu hissetmek mümkündür.
Sonuç
Osmanlı tarihinin yazımında kullandığımız belgelerin orijinalliği, üretilecek bilginin doğruluğu açısından çok
önemlidir. Yine, her ne gerekçe ile düzenlenmiş olursa olsun, bugün itibariyle tarihin sağlıklı değerlendirilmesi
açısından olduğu kadar günümüz hukukunun da hakkaniyet üzere işlemesi belgelerin orijinalliğine bağlıdır. Zira,
geçmişten intikal eden belgelerin bazılarının günümüz hukukunda kullanıldığı düşüldüğünde bu tespitin önemi ar-
tacaktır. Bu bakımdan, Osmanlı Tarihi’nin en erken zamanlarından itibaren evrâkta sahteciliğin zaman zaman mü-
racaat edilen bir yol olduğu hakikatinden hareketle, tarihçiler kadar hukukçuların da belgelere ihtiyatla yaklaşması
gerekmektedir.
38 Bkz. EK – 2.
72