Page 15 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 15

tarih çevresi

içerisinde) harîkler (yangın) vuku’ bulmayarak bu cihetle an be an kesret ve vüs’at-ı imâret nümâyândır
ve teshîl-i iyâb ii zehâb-ı tebaa ve ahâlî (halkın gidiş gelişini kolaylaştırma) ve istirahât-ı sükkân içüıı
derûn-ı şehirlerde yollar kaldırım ile tesvîyye ve tanzîm olunub konak ve sokak arabaları suhûlet üzere
mürur ve ubûr ider ve eyyâm-ı seyfde (yazın) tozdan vareste olmak üzere arabalar üzerinde deliklli
fuçı ile sokaklar sulanub ve hengâm-ı şetâda (kış günleri) kar ve çamur süprülüb bu cihetlerle gelüb ve
giden ahâlî zahmet çekmezler ve giceleri dahi sık sık sokaklarda gazlar yanub kimse fenere muhtâc ol-
maz ve bu makule tebaa ve milletin istirahati içün icâd ve icıfı olunan şeylerin masârifât-ı vâki’ası dev-
letdeıı çıkmaz ve bunlar içün alenen müstakil ahaliden virgii dahi tahsîl olunmaz fakat ba’zı avâ’idât-ı
mevzû’a- i kadîme ve şehir kapularında duhûl iden arabalardan alınan ba’zı cliz’î avâ’idât (vergi)
ve sâ’ir tahsîsât ile idâre olunur ve menzil yolları dahî şose ta’bîr olunur sûretde tesvîyye ve tanzîm
olunarak her dört saatlik mahallde menzilhâne ve posta bargîrleri (atları) ve menzil arabaları mevcûd
olduğundan suhûlet üzere azîmet iderler ve müddet-i kalîlede (kısa zamanda) çok mesâfe kat’ olunur.

      Ve her bir şehir ve kasaba ve nahiyede yolcular içün lokanta ve otel tabîr olunan kârbansaray-
lar tanzîm olunmuş olduğundan ve cümlesinde nefis taam ve temiz yatak bulunduğundan yolcular o
makule şeylerde zahmet çekmezler. Ve güyâ haneden bir hâneye nakil ider gibi esnâ-yı râhda (yol-
culuk sırasında) bir külliy yetlü eşyâ istishâbı tekellüfüne muhtâc olmazlar ve bu cihetle yolcular
iktizâ (gereken) iden menzil ve mesken masârifâtım kendüleri viriib ahâlî-i memlekete bir güne bâr
olunmaz ve meskûkât-ı düveliyyeleri (resmi paraları) vezn ve âyârda her ne ise kat’a tagayyür (kesin-
likle değişmeyip) itmeyüb bu cihetle tefâvüt-i es’âr ve eşyâ (mal fiyatlarının artması, enflasyon) nâdir
vukû’ bulur. Ve bu sûretle muayyenât-ı mahsûsaya tezâyüd ve tenâkıs irâs itmez ve buna mebnî dev-
letlerin muayyenât-ı mürette- beden dolayı tefâvüt-i masârifâtları vukû’ bul- mayub mazbûtiyyet üzere
idâre olunur.Ve teshîl-i muarnelât-ı nâs içün karacar nâmıyla bir nev’i para makâmında bakır akça
kullanı- lur ise de meskûkât-ı mezkûre dahî pek ufak şey olmayub meselâ bir karacarda altı yedi
para idüb haylice dirhemlü olduğundan kıy- met-i hakikiyye bulunur. Ve bankonot ta’bîr olunan bir
nev’i akça makâmında kâğıd dahi teshîlü’l-muamelât (işlemlerin kolaylaştırılması için) âyâdî-i nâsda
(halk arasında) tedavül ider ise de karşuluğu mevcûd ve mü- dehhâr (biriktirilmiş, toplanıp kasaya
konmuş) olduğundan her ne vakit mahalline gidülüb değiştirilmek ya’ni kâğıd virülüb gümüş akça
alınmak muıâd olunsa derhal kâğıd alınub sim akça te’diyyesinde kat’a tereddlid olunmaz ve elde
mlitedavül olan bunca kise akçaların kâğıda mukabil hazîne-i mahsûsasında nukûd- ı mevcûda mu-
dahhar olııb farazâ cümle kâğıd eshâbı terk idüb de siin isteseler kamilen te’diye olunub üç ayda tek-
mîlen ardı alınması muayyen ve menût olarak hazır ve şu kadar bu kadar mevcûd akça var deyü hiç
devlet tarafından alız ve sarfına cevâz göstermezler.Ve her halde asâyiş-i hâl-i ahâlî ve tebaa begâyet
mu’tenâ şey olduğundan harekât ve sekenât ve sâ’ir muamelâtda bir güne hasar ve tazyîk muamelel-
eri vâki’ olmayub usûl ü nizâm üzere herkes edebiyle mukayyed olarak gece ve gündüz vakitli ve
vakitsiz arabalı vearaba- sız gezerler ve mekel ve mesken ve sâ’ir şeylerde icrâ-yı mizâc itmesi her
şahsın kendi kudret ve maliyyesine menût olub gerek devlet tarafından ve gerek âher mahaleden biıgi-
ine mtimânaât ve tabiat-ı insâniyyenin şöyle ile böyle itsün gibi htikümet-i tahkiriyye icrâ olunamaz
ve ekser ahâlîsi seyr ü ayşe (eğlence ve keyfine düşkün olmak) mâ’il olduklarından eyyâm-ı sayfda
köylerde ve mesirelerde muzıka ve sâ'ir eğlenceler ve geceleri tiyatrolar ve hengâm-ı şitâda balo ve
suvâre cem’iyyetleri ve ziyâfetler ile imrâd-ı evkat (vakit geçirip) idüb zevk vü şevkden bir güne
fesadât düşünmeğe vakitleri olamaz. Ve mamâfih, bu rütbe müsâade ile yine bir güne nizamsızlık
olrnayub ve münazaa ve cidâl (anlaşmazlık ve çatışma) vuku’ bulmayub ve â’lâ ve ednâ (yüksek

                                              15
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20