Page 10 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 10
tarih çevresi
Yazar, Avrupanın ticaret, ziraat ve sana¬yide gelişmesini, ele alarak, ticaretin artmasını sağlayacağı
için yol yapımına önem vermektedir1 1
Sâdık Rıfat Paşa Avrupadaki fizyokratlar ve liberal iktisatçıların etkisi açıkça sezilen bu fikirleri-
yle, Türkiye de liberal ekonominin ön-cüleri Ohannes Paşa ve İttihat ve Terakkinin ünlü maliye nazırı
Cavit Bey'deıı önce iktisadi liberalizme ilişkin kimi temel kavramları seslendirmektedir.12
Sonuç olarak, Sâdık Rıfat Paşa kaleme aldığı yazılarıyla ve özellikle burada metnini de verdiğimiz
Avrupa Ahvâline Dâir Risâlesi ile Tanzimat Fermanının öncüsü sayabileceğimiz fikirleri ortaya koy-
muştur. Hatta kaleme aldığı metnin yer yer fermanla aynı sözleri ihtiva ettiği görülmektedir. Tan-
zimat’ın öncülerinden olan Paşa, bu risâlesi ile Tanzimatın ilanından önce ortaya attığı görüş ve
fikirlerle Tanzimatın düşünsel zeminini hazırlamış doğulu devlet anlayışından farklı, liberal bir devlet
anlayışını öne sürmüştür. Risâlenin en önemli taraflarından birisi de yenileşmeyi bir şekilcilik ve tak-
litten ötede, bir zihniyet soru¬nu olarak ele alması bireyi, onun hak ve ihtiyaçlarının, akılcı bir devlet
ve yönetim anlayışını çekinmeden ortaya koymasıdır.13 Aynı zamanda üstün bir yazı ve üslûp örneği
olan risâlenin, Osmanlı siyasal düşüncesinde bu problemi ilk kez ele alan belge olması dolayısıyla da,
bahsedilmeye değer bir metin olduğu açıktır. Şimdi sizi bu risale ile başbaşa bırakıyorum. Rıfat Paşa
Merhûmun Viyana’da İbtidâki Sefâretinde
Avrupa’nın Ahvâline Dair
Yazdığı Risâledir:
Beyâna muhtâc değildir ki, tabiat-ı beşe- riyye iktizâsınca herkesin isfidât-ı fıtriyyesi yek-seırişt (tek)
olmayarak birbirine miibâyin (farklı) ve bu cihetle ifâde ve istifâdede selıv ü galat ve hatâ olmaması
kabil olamayacağı emr-i beyyin (açık, bilinen işlerden) olmağla, binâberîn (bundan dolayı) hakîkat-ı
hâle makrûn (yakın) ve gayı-i makrûn her ne ise ist’idâd-ı mefkûd-ı âcizânemce Avrupa’ya esnâ-yı
ıne’mûriyyet-i vâkı’amda re’yü’l-ayn görüb (gözle görerek) anlayabildiğim veçhile şimdiki târihlerde
ahvâl-i hâzııa-i Avrupa bu merkezde bulunub şöyle ki, âdet-i kadîme-i zamâniyye üzere kâffe-i akvâm
beyninde câri (bütün toplumlar arasında geçerli) olduğu mi- süllü Avrupa hükümdâıâm meyânında
dahî mukaddemlerde ııiçe niçe ceng ii peykâr vuku’a gelmiş ise de bir müddetden berü inkılâbât-ı
sâbıka-i harbiyye ve ictimâ’-i hii- kümdârân ile bi’l-ittifak karargîr olan müsâlâha-i umûmiyye üzerine
hıfz-ı âsâyiş-i mülk ü millet kaziyye-i nâfıası her devletde mültezem (gerekli, lüzumlu) tutulmakda
ya’ni cemi’ zamanda sulh, harb üzerine müreccah (tercih etmek) olub, husûsiyle i’mârât-ı mülkiyye
(ülkenin bayındırlığı) ise musalâha-i mütemâdiyye (sürekli barış) ve istirahat-i kâmile-i tebaa ile hâsıl
olduğu ve eğerçi, galebe-i harbiyye ve istilâ-yı memâlik-i cedîde ile bir devletin i’tibârât-ı zâhiresi
kesb-i şan ve i’tilâ ider ise de iç yüzünde muharib olduğu miiddetde memâlik-i ma’mûresinden ve
hey’et-i nizâmiyyesiııden gayb itdiğimenâfi-i adîde ile istihsâl itdim dediği galebe ve menfaât lâyıkıyla
muvâzene olunsa elbette icabât-ı muhâberât üzere kuvve-i aske- riyye ve mâliyye ve sâ’ir mühimmât-ı
harbiyyesinde vuku’ bulan telefat ve memâlikce tahrîbâtı andan ziyâde olarak bi’l farz istilâ ve istimlâk
itdiği memâiik-i cedîdesinin istihsâl-i esbâb-ı nizâmiyyesi meşgaleleriyle kuvve-i mazbûtasına halel
gelebileceği ya’ni bir az fâ’ide-i mevhûme (hayal edilen yarar) içün nice nice fevâ’id-i hâsılası bey-
hûde perâkende olacağı tecârüb-i adîdeye göre amikce (derin olarak) mütâlâa olunsa kabul olunur ve
hikem-i mezâyâ (hikmetli, bilgece meziyetler) zamanımızda meşhûdumuz (şahit olunan, görülebilen)
10