Page 12 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 12

tarih çevresi

hükümdârân-ı cihan ancak lafz-ı ibâd ve i’mâr-ı bilâda hami ve nazır olmak üzere nâ’il-i lutf-ı yezdân
olduklarından idâre-i emr-i hiikümetde hukûk-ı millet ve kanûn-ı devlet üzere hareket idüb bir güne
bivech gadr ü cebr muamelesi vuku’ bulmaz ve bu müsâadât ile bir güne itaatsizlik ve serbestiyyet
ile dahî i’tibârât-ı düveliyyeye ve t’azîmât-ı İâzımeye halel (zarar) gelmez, şu kadar ki, ekser umur
ve usûlleri kavânîn-i mü- essise tahtında olduğundan hiç bir hükümdar ve vükelâsı dahî ol kanûn-ı
mer’îye rnugayyir kavl-i hodı ve celb-i nefî ve def-i zararı zımnında bir güne hükm ve irâde idemez
ve bu cihetle usûl-i mevzua ve nizâmât-ı müessiselerinde bir güne tagayyür (değişim) ve inkılâbât ola-
mayub nîk ü bed (iyi kötü) ister istemez mesâlih-i vâkıaları kavânîn-i mer’iyyeleri üzere rü’vet olunur
(görülür) ve buna mebnî (bundan dolayı) mevâdd-ı vâkıalarında ağrâz-ı zâtiyye pek de karışdırmağa
ve mücerred nüfuz ve ikbâl serriştesiyle iş görmeğe destres (başarılı) olamazlar. Hele şurası kabîl-i
inkâr olamaz ki, inkıyâd (kabul etme, boyun eğme) ve muhalefet ve sadâkat ve ihânet ve rağbet ve ne-
fret misüllü tabây’i-i mütehâlife-i beşeriyyenin tefrik ve ıslâhı ekser nâs (halk) ve husûsiyle terbiyelü
akvâm-ı maarifistisnâs hakkında yalnız kuvve-i cebriyye-i düveliyye ve hükümet-i mutlaka-i kahriyye
ile hâsıl ol- mayub belki, tabiat-ı munise-i insâniyyenin firifte olacağı emniyyet-i kalbiyye ve i’tibârât-ı
zâtiyye-i mütemâdiyye ve ıstırahât-ı tabiiyye misüllü celb-i kulûb-ı tebaa ve nâsı mûcib olan tedâbîr-i
rıfkiyye riâyet-i hukûk-ı insâniyyeye dahî menût ve merbût olduğundan iş bu hikmete mebnî ekser
düvel-i Avrupa hükümetlerinde bu misüllü usûl-i hikmet- şumûle dahî i’tinâ olunmakda bu kaziyye-i
maraziyye-i m’akule dahî devletlere küllî kuvve-i mâneviyye virmektedir. Eğerçi her bir mevâdd-ı i’ti-
kadât-ı aliyye-i islâmiyye üzere yedd-i meşiyyet-i hazret-i ilâhîyede ve bu cihetle tedbîr-i abdın takdîre
medhali (katkısı) olamıyacağı dahî lehü’l-hamd cümlemiz indinde rütbe-i bedâhatde olduğu misüllü
umûr-ı cüz’iyyede abd-ı zaîfin vesile-i teklîf olan medâr-ı tedbîri dahî ka’il-i inkâr olamayacağı cihetle
umûr-ı idâre-i dünyevîyyeye lâzım olan akl-ı maaş hükmünce ekser mesâlih-i vâkıalarında muktezayı
akia tatbi- kan tedâbîr-i nâfıa i’mâline dikkat iderler ve ma-mâfih her milletin medâr-ı kavâmı olan
âyîn ve mezheblerin icrâ-yı ahkâmına dahî ekser mahallerde riâyet eylerler. Kadimden berü mücerreb
(eskiden beri bilindiği) olduğu üzere bâ’is-i zevâl-ı mülk-i devlet olan mâdde-i mekrûhe-i rüşvet ile
maslahat göremezler ve nâ-ehil olan şahsa rüşvet ve şefaat ile emr-i hükümeti tevfîz idemezler ve
oldukça ehl ü erbâb intihâb iderler ve bu cihetlerle devletlerinde tebeddühıt-ı manâsıb (görev ve maka-
mların değişmesi) kesret (sıklıkla) üzere olmayarak mücerred diğerinin mesrûriyyeti içün kadîmini
dahî mahrûm itmezler ve büyük cünhası olmadıkça veyahud icabât-ı hakîkiyyesi vuku’ bulmadıkça
tebeddülat ve te’dibât (cezalendırma) vuku’ bulmaz.

     Vâkıa bu cihetlerle kesb-i i’tibarât ve haysiyyet miiddet-i kaille (kısa zamanda) zarfında hasıl
olamaz ise de bunca emek ve zaman ile istihsâl olunmuş olan i’tibarât-ı zatiyye dahî ednâ vesile veya-
hud icrâ-yı garaz ve müdaha- le-i ecnebiyye ile zâ’iî olamaz. Ve belki, hayatında nâ’il olduğu rütbe
ve nâm ve i’tibârı b’ade’i-vefat (öldükten sonra) dahî bütün bütün zây’i olmayub vesîle-i iftihâr ve
sâ’ire bâ’is-i şevk ve i’tibâr olmak üzere nâm ve ünvânı ve ba’zı maşları nakl ve tevârüs ider ve her ne
kadar zî-mal (malı mülkü olmayan) olsa bile o makule ricâl ve tebaanın emvâl-i muhallefâtına cânib-i
devletden taarruz olun¬mayub veresesine terk olunur ve bu cihetle ricâl-i devlet dahî bu makule i’ti-
barat-ı zâtiyye ve menâfı-i hâsılalarına ale’l-istimrâr halel gelmiyeceğine yakîn hasıl itmiş oldukların-
dan vakt-i m’azûliyyet ve nekbetde (emeklilikte) idâre-i maaşıma vesîle olur hülyâsıyla devletinden
akça kapmağa sarf-ı zihin ve hırs itmeyüb muhassesât-ı muayyenesiyle kanaat ve her halde iffet üzere
hareket iderler. Ve bu ka’ide ile refte refte (azar azar) zî-kııdret hanedan ve hanedân-zâde çoğalub
lede’l-hâce (gerektiğinde) taraf-ı devletden küllî ianeye muhtâc olmaksızın hidemât-ı vakıada cüz’î
maaş ile istihdâm olunurlar. Sunûf-ı askeriy- yeleri dahî pek de çoluk çocuk makulesinden olmayub,

                                               12
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17