Page 37 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 37

tarih çevresi

to ensure entry and exit to city in various parts of the walls. As in previous periods, in Ottoman period,
the around of these gates were the places where the socio-economic life has kept its importance as the
most vivid. Life around those gates which is subjected to the works of many historians and pilgrims,
are explained with descriptive information and colorful depiction by Eremya Çelebi Kömürciyan, who
lived in Istanbul in the 17th century.

      Keywords: İstanbul, wall, gate

      Giriş
      İstanbul Kapıları çeşitli araştırmalara konu olmuş birçok eserde bu konu üzerinde durulmuştur.
Bu eserlerden biri de Ermeni edebiyatının önemli isimlerinden şâir ve yazar oluşunun yanı sıra tarihçi
kimliği ile de tanınan Eremya Çelebi Kömürciyan’1 ın İstanbul Tarihi2 isimli eseridir. Eremya Çelebi,
eserinde XVII. yüzyıl İstanbul’u hakkında bilgi verirken günümüzde tarihî yarımada olarak da isim-
lendirilen Eski İstanbul’un kapıları ve civarındaki sosyal hayat hakkında da bilgiler vermektedir.

     İlk ve Orta Çağlarda bir kasabanın bir şehrin hatta bazen bir eyaletin güvenliği çevresine “sur” adı
verilen kuleli tahkîmat duvarlarıyla sağlanırdı.3

      Doğu Roma İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti’nin başşehri İstanbul, kabaca dik kenar üçge-
ni andıran bir yarımadanın üstüne kurulmuştur. Bu üçgenin diğerlerine göre daha kısa kenarını kara
sınırları oluştururken diğer iki kenarını ise Marmara ile Haliç sahilleri oluşturmaktadır.4 . Osmanlılar
zamanında ise “nefs-i İstanbul” olarak isimlendirilen bu kesim ile Galata, Eyüp, Üsküdar ve bunlara
bağlı kadılık bölgelerinden oluşan “bilâd-ı selâse” İstanbul’u oluşturmaktaydı.5

      Tarihî İstanbul yarımadası, savunmada iki tarafının denizle çevrili olması bakımından avantajlı,
kara tarafının düşman saldırısına açık olması bakımından da dezavantajlı coğrafî bir konuma sahipti.
Şehir, sahip olduğu bu doğal özelliğine göre kurulduğu günden itibaren karadan ve denizden gele-
bilecek saldırılara karşı özellikle Doğu Roma ve daha sonra Bizans İmparatorları tarafından yapılan
muhkem surlarla çevrelenmiş ve korunmuştur.6 İstanbul, bin yılı aşkın bir süre, karadan ve denizden
gelen saldırılara, bu surlarla karşı koymuş bu sayede hiçbir yabancı güç içeri girememiştir. Bu tah-
kîmatı aşan tek askeri güç Fatih Sultan Mehmed’in idaresindeki Osmanlı ordusu olmuştur. 29 Mayıs
1453’te Fatih Sultan Mehmed’in sonradan adı “Topkapı” olan Romanos Kapısı’ndan şehre girmesiyle,
Bizans dönemi sona ermiştir. Fetihle birlikte İstanbul surlarının emniyeti sağlama görevi de bir anlam-
da son bulmuştur. Bununla beraber İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed 1458’de, surların
tamamını onartmıştır. Bundan sonra da deniz tarafındaki surlar II. Bayezid ve IV. Murad zamanında
kısmen, III. Ahmed zamanında ise tamamen tamir görmüştür.7 Bununla beraber Osmanlı Devleti’nde
surlar, Bizans Dönemi’ndeki kadar stratejik önem taşımaz. Zîra Osmanlı Devleti, Batı’dan gelecek
tehlikeye karşı kendini korumak bir yana, bizzat kendisi fetihlerinin yönünü Batı’ya çevirmiştir. İs-
tanbul surları 7,5 km kara surları, 5.5 km Haliç surları, 9 km Marmara Surları olmak üzere toplam 22
km uzunluğundadır. Eremya Çelebi’nin çağdaşı olan Evliya Çelebi’nin Yedikule’den başlayıp yine

                                              37
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42