Page 38 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 38

tarih çevresi

Yedikule’de tamamladığı ölçümlerine göre İstanbul surlarının çevresi, kale üzerinden 29.810 adım, sur
dışından ise 30.000 adımdır.8 Bu da yaklaşık olarak 22 km’ye tekabül etmektedir.

       Surlarla çevrili bir şehre giriş ve çıkış, surların topografik yapısına uygun olarak iktisadî ve
askerî önem arz eden noktalarına açılan kapılarından sağlanmaktaydı. Dolayısıyla yerleşim, ticarî
hayat ve günlük hayatın akışı buralarda kendini göstermekteydi. İstanbul surları üzerindeki kapılar
kara sınırındaki, Haliç ve Marmara sahilindekiler olmak üzere üç grupta tasnif edilmektedir.9 An-
cak İstanbul kapılarından bazılarının fetihten sonra kapatılması, bazılarının daha sonra tekrar açıl-
ması ve pek çoğunun isimlerinin değiştirilmesinden dolayı yerleri ve sayıları konusunda tereddütler
meydana gelmiştir.10 XVII. yüzyılda yaşayan Eremya Çelebi Kömürciyan’ın varlığına bizzat şahit
olduğu kapılar ile Evliya Çelebi’nin İstanbul’un kapıları hakkında verdiği malumat, bilgilerin birbir-
ini desteklemesi açısından önemlidir.11 Eremya Çelebi, eserini, zamanın meşhur Ermeni âlimlerinden
Bitlis’teki Amırdolu Vank Manastırı’nın Başrahibi Vardepet Vardan’ın isteği üzerine yazmış ve eserini
ona ithaf etmiştir. Eser bir bakıma XVII. yüzyıl için İstanbul’un seyahat rehberi niteliğindedir. Müel-
lif, “Efendim, büyük Vardepet size hürmet ve selamlarımı takdim ederek, sizinle beraber cenuptan
başlamak üzere şehirde bir gezintiye çıkalım” ifadeleriyle güya misafiri olan Vardepet Vardan’a gıyabî
olarak İstanbul’u gezdirmektedir.

      Eremya Çelebi, misafirini -yedi tepe12 üzerine kurulu bir şehir dediği İstanbul’u- sur dışından
gezdirmeye Yedikule’den başlar, şehrin etrafını dairevî bir şekilde gezdikten sonra gezisini yine burada
sonlandırır. Müellif sur dışından şehri tasvir ederken, şehrin kapılarını esas alır. Kapı ismini zikrettik-
ten sonra semt ve sakinleri hakkında genel bilgiler verir. Eremya Çelebi’ye göre İstanbul’un sahilden
ve karadan toplam yirmi altı kapısı vardır. Yazar, kapıların tanıtımına Yedikule’den başlamak yerine
yakınındaki Narlı Kapı’dan başlayıp, Yedikule’yi sona bırakır.

       İstanbul Sur Kapıları

       1.Narlı Kapı: Eremya Çelebi’nin aktardığına göre bu kapı, vaktiyle burada nar ağaçları bulun-
duğu için bu isimle anılmaktaydı. Fakirlerin ikametgâhı olan Züğürt Yaylası da bu civardaydı. Fakirler,
buradaki meyhanelere gelenlerden dilenmek suretiyle geçimlerini sağlarlardı.13 Narlı Kapı, Yediku-
le’den sonra Marmara sahili boyunca devam eden surların ilk kapısıdır. Bu kapı, İstanbul surlarının
en eski kapısı olup Bâb-ı Atîk olarak da isimlendirilmektedir.14 Burada eskiden Hagios İonnes Studius
Kilisesi bulunmaktaydı. Bu kilise, II. Bayezid’in İmrahoru İlyas Bey tarafından camiye çevrilerek
İmrahor Camii adını almıştır.15 Kapının yanındaki kulenin üzerindeki kitâbeden İmparator Manuel
Komnenos tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.16

      2.Samatya Kapısı: İskelesi de olan bu kapının bulunduğu yerde Ermenilerin Sulu Manastır’ı ile
Balıklı Ayazması vardı. Samatya Kapısı’nın civarında bin hâneden fazla Ermeni yaşamaktaydı. Ayrıca
burası şehrin ana yolu üzerinde yer aldığından pek güzel bahçeli meskenler mevcuttu.17 Bu kapının
eski adı Yunancada “kumluk” veya “sahil” anlamlarına gelen “Psamathia veya “Psamathea” olup,
Osmanlı devrinde de aynı isimle anılmıştır.18 Sulu Manastır’ın, İstanbul Ermeni cemaatinin kuruluş
tarihiyle bağlantısı vardır. Şöyle ki: Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethedip Rum Patrikliği’ni tesis

                                               38
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43