Page 10 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 10

tarih çevresi

	 Çekilen bu siyah beyaz fotoğrafa bakarak yağlı boya tabloyu Zeliha Teyze yapmış.. Zeliha
Teyze resim yapmaya meraklıydı. Resim kursları almış ve yağlı boya çalışmaları yapmıştı. Diğer
resim de, evlerinin küçük penceresinden görünen İzmir Körfezi’ni anlatıyordu. Resmin ortasında hoş
kubbeli bir yapı görünüyordu. Burası Mithat Paşa Lisesi’nin Zeliha Teyze’gillerden görünen resmi-
ymiş. O muhteşem binanın yanmadan önceki durumunu resmetmiş. Lise binası yanıp, yeniden resto-
rasyonuna girişildiğinde, uzmanlar gelip bu resmi incelemişler diye duymuştum.

	 Zeliha Teyze’nin bizim için önemi neydi?

	 Milli Kütüphane’nin çok zengin bir gazete koleksiyonu vardı. Çalışmalarımızda bu gazetel-
erden yararlanmak için günlerce, aylarca çalışmamız gerekirdi. Zeliha Teyze ilerlemiş yaşına karşın,
kendisinden yardım isteyen genç araştırıcıların hep gönüllü yardımcı melekleriydi. Son derece şık,
naif haliyle; asil bir beden duruşu içinde gülümseyerek, okunamayan Arapça sözcükleri okumaya
yardımcı olurdu. O nedenle, belli bir dönem tez çalışması yapmış ben ve benim gibi pek çok kişinin
yazdığı kitapların önsözlerinde kendisine teşekkür edilmiştir.
	
	 Hiç unutamadığım bir sahneden söz etmek istiyorum. Bu sahnede iki kişi var: Birisi Vehbi
Tanfer hocam, öteki Zeliha Teyze… Vehbi Tanfer yaşamımda idealist kişiliği ve duruşu ile bana hep
örnek olmuştur. Tarih araştırmaları yapıyor, makaleler yazıyordu; değişik tarih konuları üzerine benim-
le konuşmaktan çok büyük bir zevk alıyor; bana sık sık, kendisinin manevi oğlu olduğumu söylüyordu.
Neredeyse her hafta sonu evime ya da hafta içinde büroma gelir, orta şeker kahvesini içerken uzun
sohbetler yapardık. Milli Kütüphane’nin öteden beri gelenekselleşmiş Perşembe Konferansları’na ilgi
istenilen düzeyde olmasa da, İzmir’in kültür yaşamında çok önemlidir. En azından, İttihat ve Terakki
dönemine kadar uzanan bir gelenek canlı tutulmaya çalışılıyor.
	
	 Böyle konferanslardan birisiydi. Akşamın saat beşi.. Dinleyici olarak Vehbi Tanfer hocam,
Milli Kütüphane’nin dış kapısından son derece yakışıklı, şık ve özenli duruşuyla içeri girdi. Zeliha
Teyze ana salonun renkli camlı kapısında, kenarda duruyor. Yaşları neredeyse aynıydı. Vehbi hocamın
saçları da Zeliha Teyze’nin saçları gibi bembeyaz olmasına karşın, yine de aralarında tek tük siyahlar
bulunuyordu. Kaşları gür; vücudu ölçülü, dik ve beden dilini kullanmasını bilen, liderlik özellikleri
derhal anlaşılan birisiydi. Bir insan bedeninde onurlu olan ne kadar duygu yansıması varsa, sanki bu
bedende dile gelmiş gibiydi.

	 Hatta çok kişi, onu Atatürk’e benzetir; o da bundan büyük bir mutluluk duyardı. Değişik konu-
larda makaleler yazmasına karşın, aynı zamanda şairdi de. Behçet Kemal’in bir yazısında onu, hafızası
en güçlü beş kişi arasında saydığını anımsıyorum. Vehbi hocanın Zeliha Teyze’yi tanıdığını sanmıyo-
rum. Buna karşın, kapının yanı başında, kendi yaşında, saçı beyazlamış, ama nezaketin, naifliğin ve
inceliğin sadeliği içinde bekleyen Zeliha Teyze’yi gördüğünde Vehbi Bey, vücudunun bütün gösteriş
ve azametiyle yanına yanaştı; iki elini yanlara doğru açtı; Zeliha Teyze’nin yüzüne bakarak şu hoş
şiirini okudu:

		Aldırma, saçına kar gibi yağdıysa ak,

		  Bakma geçmişe, yanarak, ağlayarak;

		  Günleri saymaya kalkma takvimden,

		  Saçına yağan karın; erinme, keyfine bak…

	

                                              9
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15