Page 15 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 15

tarih çevresi

                              Gelenekten Kanun’a: İmparatorluğun Trajedisi*

    Orta zamanlarda kuvvetle elde edilen otoritenin, kalıtsal/soya dayalı haliyle tek kişide toplandığı,
tek erklilik olarak da adlandırılan monarşi, on dördüncü yüzyılın başında kurulan Osmanlı İmpara-
torluğunun benimsediği yönetim sistemiydi. Osman’ın kurucusu olduğu yeni siyasal yapı, Selçuklu
otoritesinin yıkılışının sebep olduğu karmakarışık ortamda ortaya çıktı. İslam öncesinden Selçuklulara
aktarılan geleneksel imparatorluk modeline göre şekillenen Osmanlı monarşisi, on dördüncü yüzyılın
başındaki kaotik ortamda, siyasal, sosyal, askeri ve ekonomik alanlarda kısa sürede şaşılası başarı elde
etmişti. İmparatorluğun böylesine muhataralı bir zamanda ve ortamda mekân, nüfus ve nüfuz açısın-
dan kısa sürede önemli kazanımlar elde etmesinde, hemen hemen aynı zaman diliminde Avrupa’da da
gelişme gösteren mutlak monarşiye dayalı siyasal sistemi benimsenmiş olması önemli rol oynamıştı.
Osmanlı İmparatorluğunun monarşiyi benimsemesine yol açan sebeplerinden biri, Ertuğrul’un
ölümünden sonra yerine geçecek olan kişiyi belirleme konusunda, atalarının geleneksel mirasına sadık
kalınmasıydı. Babadan oğula geçen ardıllık prensibi, mihenk taşı oldu. Ertuğrul’un ölümünden sonra
ardıllıkla ilgili yaşanan tartışma sonucunda tercih; yaşı ileri olduğu için kardeşi Dündar’ın değil, oğlu
olması sebebiyle Osman’ın seçilmesi oldu. Aşiretin ileri gelenlerinin tercihi, Osmanlı monarşisinde,
babadan oğula aktarılan bir geleneğin oluşmasına zemin hazırladı. Amcası Dündar ile yeğeni Osman
arasındaki rekabetin sonucunda varılan yer, aynı zamanda ailenin hanedanlığa dönüşümüne de kapı
araladı. Osman’ın aşiretin başına geçmesi, Dündar’ın hırslarını sonlandırmamıştı. Otoriteyi elde eden
yeğenine karşı iktidar hırsına yenilen Dündar’ın öldürülmesi, varlığının Osman için tehdit oluştur-
masından kaynaklanıyordu. Dündar’ın öldürülmesi, bundan sonrası için hanedan üyelerinin katledilm-
elerine imkân veren bir geleneğin yerleşmesine de sebep olacaktı.

     Osman’ın ölümünden sonra başa geçen Orhan’ın herhangi bir akrabasını öldürmemesi, konunun
kapandığı anlamına geldiğini sananları yanıltacaktı. Zira ondan sonra yönetimi devralmasına kesin
gözüyle bakılan oğlu Süleyman’ın, Rumeli’deki beklenmedik ölümü, Murat’ın (I) önünü açtığında,
henüz ona muhalefet edecek yaşta bir kardeşinin olmaması yeni liderin elini rahatlatmıştı. Murat’ın
(I) başa geçmesinden sonra büyüyen çocuklarını, devlet teşkilatında görevlendirmeye başlayıp, büyük
oğlu Bayezid’i Germiyanoğlu topraklarına, ortanca oğlu Yakup’u Karası vilayetine ve küçük oğlu
Savcı’yı Bursa muhafızlığına bırakarak Rumeli’ye sefere çıkması yeni gelişmelere sahne oldu.
Merkezde görevlendirilen Savcı, “gençlik heyecanına kapılarak”, tahta geçmek için isyan etti. Yakın-
larının ve bazı beylerin kışkırtmasıyla, Doğu Roma İmparatoru’nun oğlu Andronikos ile anlaşarak
kalkıştığı eylem, aslında Murat’a (I) kendi çevresinden itiraz olduğunun da bir göstergesiydi. Savcı o
kadar ileri gitti ki, babasının yokluğunda onun otağına oturarak, devlet malını kendini destekleyenler
arasında bölüştürdü. Hâkimiyet alameti olarak adına hutbe okutup, para bastırarak, hükümdar gibi hare-
ket etti. Oğlunun girişimi, Murat’ı (I) harekete geçirmek için fazlasıyla yeterliydi. Edirne’den Bursa’ya
gelirken, isyandan habersiz olduğu izlenimi vermeye çalıştı. Biga çevresinde büyük bir sürek avı düzen-
leme bahanesi ile oğlunu çağırdı ve bu sorunu sessizce halletme yolunu denedi. Olacakları sezen Savcı’nın
- ki bunda yanında yer alan destekçilerinin de etkisi vardı - davete icabet etmemesinin ötesinde, savaş
hazırlığına girişmesi, meselenin sanıldığının aksine oldukça ciddi sorunlar doğuracağını gösteriyordu.

    * Bu yazı, Aktüel Tarih Dergisi Mart 2022 sayısında Şehzade Katliamının Arka Planı başlığıyla yayımlanmıştır.

                                              15
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20