Page 19 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 19
tarih çevresi
edilmesiyle sonuçlanan olaylar sebebiyle yaşadığı otorite kurma zaafiyeti de eklendi. Keza, Mehmet
(II) ilk saltanat döneminde, hanedan mensubu birinin hayatta olmasının sıkıntılarını bizatihi tecrübe
etmiş, bir müddeinin bulunmasının sonuçlarını en iyi bilenlerden biri olmuştu. Yöneticiliği boyunca
sağladığı görece istikrar sonrasında hayatının son senelerinde hazırlattığı Kanunnamesine (Kanun-
name-i Âl-i Osman/Teşkilat Kanunnamesi) kardeş katlini meşru gösteren bir madde ekletti. Karamani
Mehmet Paşa tarafından 1477 sonrasında kaleme alınan ve genel anlamda impratorluğun kuruluşundan
itibaren var olan devlet teşkilat ve teşrifatına dair kanunlara yenilerinin de eklenerek oluşturulmasın-
dan ibaret bulunan kanunnamenin en çok tartışılan yanı, kardeş katli hükmüne de ver vermesiydi. Her
ne kadar kanuname teşkilat ve teşrifata dair idiyse de kardeş katli gibi önemli bir konunun yer bulması
ilk bakışta ilgisiz gibiydi. Esasında yeni başa geçecek bir hükümdarın kardeşlerini öldürmesini emre-
den maddenin kanunnameye eklenmesi, devlet hayatının devamlılığı konusunda gösterilen hassasiyeti
ve tahtın el değiştirmesi sırasında ortaya çıkan muhalefet sorununu çözmeye yönelik köklü çözüm
arayışına dayanıyordu. Kanunnamenin girişinde belirtilen “Bu kanunname atam ve dedem kanunudur
ve benim dahi kanunumdur evlad-ı kiramım neslen ba’de neslin bununla amil olalar” hükmü, geleneğe
bağlılığı ve geleceğe tavsiyeyi içeriyordu.
Kanunnamenin giriş cümlesinin ikinci kısmında yer alan kuralların kendi soyundan gelen nesillere
aktarılarak devam ettirileceği hükmü, aynı zamanda Osmanoğlu ailesinin, hanedana dönüşmesi çabası-
na yönelik normatif bir girişimdi. Bu hüküm, orta zamanların en büyük açmazlarından olan meşruiyet
sorununu kökünden çözmeye yönelik düşüncenin eseriydi. Güçlü ailelerin devre dışı bırakılmasına
dair babası Murat’ın (II) denemesi dikkate alındığında, Mehmet’in çabası bu sorunu halletme temeline
oturduğu anlaşılıyor. Babasının rüyasında beyazlara bürünmüş birinin, oğlu Mehmet’in parmaklarına
bir yüzüğü sırayla takıp çıkardığı, bunun soyundan sadece beş ardılının olacağı, ondan sonra başka
ailenin saltanatı ele alacağı şeklinde yorumlanması, ailesine ait olan siyasal iktidara yönelik tehditleri
ortadan kaldırmaya yönelik çaba harcamalarını zorunlu kılıyordu.
Hem önceki hem de kendi yaşadığı tecrübe, otorite paylaşımına karşı sert önlemler almasıyla bilin-
en Mehmet’in (II), iktidarı kendi soyundan gelenler tarafından nesilden nesile aktarılmasını garanti
altına alan bu yönteme başvurmasına sebep oldu. Kanunnamede yer alan “Ve her kimesneye evlâdım-
dan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulema dahi
tecviz etmiştir. Anınla amil olalar” hükmü, her ne kadar içerisinde kardeşlerin öldürülmesi gibi sarsıcı
ve trajik bir kuralı içeriyorsa da, özünde siyasal iktidarın devri konusunda, hanedanın diğer üyelerinin
devre dışı bırakılarak, liderin oğlunun önünün açılması anlamına geliyordu.
Öte yandan Mehmet’in (II) kanunnamedeki kardeş katli maddesi, İbn Haldun’un, devletin kuruluşu
sırasında yanında yer alan ancak daha sonra kendisine karşı olabilecek akraba ve yakınlarını devlet
işlerinde ortak olmaktan uzaklaştırarak, güçlerini kırmak gerekliliği nazariyesiyle de örtüşüyordu. Ne
var ki, sonraki yüzyılın olaylarına bakıldığında, söz konusu kuralın, amacından saparak, daha güçlü
muhalif hareketlere yol açtığı ve imparatorluğun trajedisi haline gelen hanedan üyelerinin hayatlarına
son verilen dramatik ölümlerin yaşanmasına sebep olduğu görüldü.
19