Page 179 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 179

tarih çevresi                                   tarih çevresi



 gelen Galatlar önce hayvancılık, iyice yerleşik  iltihapları  iyileştirmede  de  Tatteus  tuzundan  Galatya’da  tüketilen  zeytinyağının  buradan  özellikle dağ köylerinde, kırmızıya çalan saçları

 olduktan sonra da tarımla geçimlerini kazanır  yaptıkları  merhem  ve  yakıyı  kullanırlarmış  gelmiş olacağı düşünülebilir. Sadece ziraat değil  ve  renkli  gözleriyle  dikkatimizi  çeken
 olmuşlardır.  Katırlarıyla  ve  Strabon’un  da  (parag.  98-100  (XLIV),  sf.  439).  Pessinus  bitkileri  de  iyi  tanıyan  Galatlar,  Kapadokya  insanlarımız Galatların bugünlere kadar süren
 belirttiği gibi, koyunlarıyla (Kitap XII, Bölüm III,  üzerinden Batı Anadolu’ya ve hatta İstanbul’a  sınırında yetişen bir bitkiden kasları iyileştiren  soylarının kanıtıdır. Texier, “Gal kanı, buranın
 parag.  13,  sf.  25) ünlüdürler.  Livius’un  kadar satılan bu tuz Galatya ekonomisinde de  Selgiticum yağı yaparlar (Rackham, 1960, Kitap  kumral  sakallı  ve  mavi  gözlü  çok  sayıda

 Haymana yöresindeki yerleşiklerin odun yerine  önemli  bir  yer  tutar  (Kaya,  2016,  sf.  342).  XV, parag. 31 (VII), sf. 309).  insanında görülür” der (Texier, 1862, sf. 490).
 tezek  yaktıklarını  yazması  Galatya’da  sığır  Plinius,  Gallilerin  keçi  sütünden  yaptıkları  Vecdi Seviğ, Prof. Dr. Türkân Merdol’ün,  Perrot da kentte gördüğü alışılmış esmer Asyalı
 beslendiğinin bir işaretidir (Kaya, 2016, sf. 340).  tedavi  edici  özelliği  olan  ve  her  zaman  taze  Ayaş’a özgü şekersiz fakat tuzla pişirilen “sütlü  tipinden çok Avrupalı benzeri insanlardan yola
 Strabon’un kullandığı “yumuşak yünlü hayvan  tadını  koruduğundan  sirkeye  batırılmış  gibi  aşı” ve “analı kızlı çorbası”, çorbanın üzerine  çıkarak “Ankara Türklerinin kısmen, İslamiyeti
 sürülerinin bolluğu” anlatımı başta Tournefort  duran peynirden de söz eder (Rackham, 1967,  yağda pembeleşmiş soğan ve kızartılmış ekmek  kabul  etmiş  Gallo-Hellenlerden  geldikleri”
 (2005,  sf.  230) olmak  üzere  pek  çok  yazar  Kitap  XI,  parag.  241  (XCVII),  sf.  585).  konmasını  yörenin  kadim  kavmi  Galatlardan  sonucuna varır (Perrot, 1864, sf. 322-23).

 tarafından  “Ankara  tiftik  keçisi”  olarak  Hayvanlarına tuz yalattıklarından peynirin çok  sürüp  geldiğine  inandığını  aktarıyor  (Seviğ,  Roma İmparatorluğu Dönemi
 yorumlanmıştır;  kim  bilir  belki  de  öyledir.  hoşa giden bir niteliği de olmaktadır (Rackham,  2013). Ayaş yöresinde yaygın olan tuz-pul biber-  İskender  gibi,  Orta  Doğu  ve  Asya’nın
 Strabon, “bazı kimseler yalnız bunun üzerinden  1963, Kitap XXXI, parag. 88 (XLI, sf. 433).  sarımsak karışımının dövülerek hamura karıldığı  köprübaşı  olan  Anadolu’yu 10  ele  geçirmek
 büyük servet elde etmişlerdir” diye ekleyerek  Ankara  Ovası’nda  buğday  yetiştirerek  sarımsaklı  ekmek  (Ayaş deyişiyle  “Dut  dibi  isteyen Roma, Selefki Kralı’nın bağlaşıkları olan

 (Kitap  XII,  Bölüm  VI,  parag.  1,  sf.  65) bu  siyel”) de Galatlardan kalmadır. Ayrıca Galatlar,
 beyaz ekmek yapmayı sadece korkusuz savaşçı              Bergama Kralı’nı yenerek Hellas’a (Yunan’a)
 yumuşak  yünlerin  Galatya  yani  Ankyra  değil  iyi  çiftçi  ve  hayvan  besleyicisi  olan  sert  peynir  üretip  başka  kentlere  de  ihraç  girmesinde aradıkları fırsatı bulur. MÖ 190’da,
 ekonomisinde ne kadar başat olduğuna dikkat  ederlerdi.   Sütü,   taze   incir   yaprağıyla
 onlardan öğrendik. Önceleri yün ve sucuklarıyla          Sipylos Magnesiası’nda (Manisa) Selefkiyi ve
 çekmiştir.  Sadece  yün  üretiminde  değil,  bu  ün  kazanan  Galatlar,  ardından  bira  ve  ta  mayalayarak yoğurt yapmayı daha o zamandan  onların bağlaşığı Galatları da MÖ 189 yılında
 yünlerin kendilerinin bildikleri bir teknikle yeşil  biliyorlardı.
 Roma’ya kadar yayılan ekmekleriyle ünlendiler            Ankyra  Savaşı’nda  (Mageba  Dağı/Elmadağ)
 ve kırmızıya boyanmasında ve dokunmasında da
 (Arslan, 2000, sf. 231). Köklerinden dolayı şarap  Ankara  Kalesi ve  kentinin  ilk  bilinen  (Arslan, 2000, sf. 92-108) yenerek emellerine
                             9
 ileriydiler (Arslan, 2000, sf. 231-2). Yaşlı Plinius
 içmeyi seven Galatlar, tahıl üretiminin ardından  yerleşimcilerinin  Galya’dan  gelen  kabileler  ulaşır.   Augustus,   MÖ   27’de   Roma
 (Gaius Plinius Secundus) MS 77’de tamamladığı
 bütün  Galatya’nın  hemen  her  yerinde  yaygın  olması  ve  bölgeye  adlarını  vererek  Roma  İmparatorluğu’nu  kurunca  da  Galatya’yı
 Doğa Tarihi’nde (Naturalis Historia) en üstün  olarak ikinci sırada gelen üzüm yetiştirerek şarap  döneminde  dahi  “Galatya”  denmesi,  biz  Roma’nın eyaleti, Ankyra’yı da başkenti yapar.
 yünün Galatya’dan gelen olduğunu yazarak daha            Augustus’un  Ankara’ya  bu  kadar  önem
 yapımını  başardılar  (Kaya,  2016,  sf.  336).  Ankaralıların  bu  uzak  akrabalarımız  ile  aynı
 o devirde güçlü bir yünlü sanayinin kurulmuş  Strabon’un  sözünü  ettiği  Amblada  (Strabon,  kökten geldiğimiz düşüncesi Ankara kültüründe  vermesinin   nedeni   yolların   kavşağında
 olduğuna dikkat çeker (Rackham, 1967, Kitap              olmasından  dolayı  İmparatorluğun  Doğu
 2000, Kitap XII, Bölüm VII, parag. 2, sf. 68) ve  hemen hiç yansıma bulmamıştır. Ankara, belki
 XXIX, parag. 32-33 (IX), sf. 205).                       Politikası bakımından birinci derecede önemli
 Yaşlı Plinius’un yazdığı Scybelites (Rackham,  de  Keltlerin  en  Doğudaki  yerleşimi  olarak
 Hayvan  yetiştiriciliğinde  usta  olan  1960, Kitap XIV, parag. 80 (XI), sf. 239) denilen  Anadolu’da birkaç yüzyıl boyunca Kelt kenti  olması  kadar,  onun  İmparator  olana  dek
 Galatlar sucuk ve et kurutma işini de iyi bilirler  kendi şaraplarını ürettiler. Strabon, Frigya’daki  olan  ve  yaşamını  hala  sürdüren  bir  kent  ...  eğitimini ve askerlikteki çıraklığını Anadolu’da
 (Arslan, 2000, sf. 231). Plinius, eti kuruturlarken  Synnada’nın (Şuhut) çevresindeki bütün arazinin  Kültürümüz öylesine güçlü bir biçimde Türk-  (Apollonia-Uluborlu) geçirmesi de olmuştur.
 Tatteus (Tuz Gölü) tuz havuzlarından gelen tuzu  bugün hiç olmayan zeytin ağaçlarıyla kaplı bir  İslam kökeniyle koşullandırılmış ki bu “uzak”  Ankara hiçbir zaman Roma dönemindeki

 kullandıklarını  yazar  (Rackham,  1963,  Kitap  ova  olduğundan  söz  ettiğine  (Strabon,  2000,  atalarımız bugüne kadar hiç akla gelmemiştir,  (MS  ilk  iki  yüz  yıl)  kadar  görkemli  bir  kent
 XXXI, parag. 84-87 (XLI), sf. 429-31). Gözdeki  Kitap XII, Bölüm VIII, parag. 14, sf. 82) göre,  bile. Ayaş, Nallıhan ve Çamlıdere yörelerinde,  olmamıştır. Prof. Dr. Sevim Buluç’un Romalı



 176                                                177
   174   175   176   177   178   179   180   181   182   183   184