Page 178 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 178
tarih çevresi tarih çevresi
gelen Galatlar önce hayvancılık, iyice yerleşik iltihapları iyileştirmede de Tatteus tuzundan Galatya’da tüketilen zeytinyağının buradan özellikle dağ köylerinde, kırmızıya çalan saçları
olduktan sonra da tarımla geçimlerini kazanır yaptıkları merhem ve yakıyı kullanırlarmış gelmiş olacağı düşünülebilir. Sadece ziraat değil ve renkli gözleriyle dikkatimizi çeken
olmuşlardır. Katırlarıyla ve Strabon’un da (parag. 98-100 (XLIV), sf. 439). Pessinus bitkileri de iyi tanıyan Galatlar, Kapadokya insanlarımız Galatların bugünlere kadar süren
belirttiği gibi, koyunlarıyla (Kitap XII, Bölüm III, üzerinden Batı Anadolu’ya ve hatta İstanbul’a sınırında yetişen bir bitkiden kasları iyileştiren soylarının kanıtıdır. Texier, “Gal kanı, buranın
parag. 13, sf. 25) ünlüdürler. Livius’un kadar satılan bu tuz Galatya ekonomisinde de Selgiticum yağı yaparlar (Rackham, 1960, Kitap kumral sakallı ve mavi gözlü çok sayıda
Haymana yöresindeki yerleşiklerin odun yerine önemli bir yer tutar (Kaya, 2016, sf. 342). XV, parag. 31 (VII), sf. 309). insanında görülür” der (Texier, 1862, sf. 490).
tezek yaktıklarını yazması Galatya’da sığır Plinius, Gallilerin keçi sütünden yaptıkları Vecdi Seviğ, Prof. Dr. Türkân Merdol’ün, Perrot da kentte gördüğü alışılmış esmer Asyalı
beslendiğinin bir işaretidir (Kaya, 2016, sf. 340). tedavi edici özelliği olan ve her zaman taze Ayaş’a özgü şekersiz fakat tuzla pişirilen “sütlü tipinden çok Avrupalı benzeri insanlardan yola
Strabon’un kullandığı “yumuşak yünlü hayvan tadını koruduğundan sirkeye batırılmış gibi aşı” ve “analı kızlı çorbası”, çorbanın üzerine çıkarak “Ankara Türklerinin kısmen, İslamiyeti
sürülerinin bolluğu” anlatımı başta Tournefort duran peynirden de söz eder (Rackham, 1967, yağda pembeleşmiş soğan ve kızartılmış ekmek kabul etmiş Gallo-Hellenlerden geldikleri”
(2005, sf. 230) olmak üzere pek çok yazar Kitap XI, parag. 241 (XCVII), sf. 585). konmasını yörenin kadim kavmi Galatlardan sonucuna varır (Perrot, 1864, sf. 322-23).
tarafından “Ankara tiftik keçisi” olarak Hayvanlarına tuz yalattıklarından peynirin çok sürüp geldiğine inandığını aktarıyor (Seviğ, Roma İmparatorluğu Dönemi
yorumlanmıştır; kim bilir belki de öyledir. hoşa giden bir niteliği de olmaktadır (Rackham, 2013). Ayaş yöresinde yaygın olan tuz-pul biber- İskender gibi, Orta Doğu ve Asya’nın
Strabon, “bazı kimseler yalnız bunun üzerinden 1963, Kitap XXXI, parag. 88 (XLI, sf. 433). sarımsak karışımının dövülerek hamura karıldığı köprübaşı olan Anadolu’yu 10 ele geçirmek
büyük servet elde etmişlerdir” diye ekleyerek Ankara Ovası’nda buğday yetiştirerek sarımsaklı ekmek (Ayaş deyişiyle “Dut dibi isteyen Roma, Selefki Kralı’nın bağlaşıkları olan
(Kitap XII, Bölüm VI, parag. 1, sf. 65) bu siyel”) de Galatlardan kalmadır. Ayrıca Galatlar,
beyaz ekmek yapmayı sadece korkusuz savaşçı Bergama Kralı’nı yenerek Hellas’a (Yunan’a)
yumuşak yünlerin Galatya yani Ankyra değil iyi çiftçi ve hayvan besleyicisi olan sert peynir üretip başka kentlere de ihraç girmesinde aradıkları fırsatı bulur. MÖ 190’da,
ekonomisinde ne kadar başat olduğuna dikkat ederlerdi. Sütü, taze incir yaprağıyla
onlardan öğrendik. Önceleri yün ve sucuklarıyla Sipylos Magnesiası’nda (Manisa) Selefkiyi ve
çekmiştir. Sadece yün üretiminde değil, bu ün kazanan Galatlar, ardından bira ve ta mayalayarak yoğurt yapmayı daha o zamandan onların bağlaşığı Galatları da MÖ 189 yılında
yünlerin kendilerinin bildikleri bir teknikle yeşil biliyorlardı.
Roma’ya kadar yayılan ekmekleriyle ünlendiler Ankyra Savaşı’nda (Mageba Dağı/Elmadağ)
ve kırmızıya boyanmasında ve dokunmasında da
(Arslan, 2000, sf. 231). Köklerinden dolayı şarap Ankara Kalesi ve kentinin ilk bilinen (Arslan, 2000, sf. 92-108) yenerek emellerine
9
ileriydiler (Arslan, 2000, sf. 231-2). Yaşlı Plinius
içmeyi seven Galatlar, tahıl üretiminin ardından yerleşimcilerinin Galya’dan gelen kabileler ulaşır. Augustus, MÖ 27’de Roma
(Gaius Plinius Secundus) MS 77’de tamamladığı
bütün Galatya’nın hemen her yerinde yaygın olması ve bölgeye adlarını vererek Roma İmparatorluğu’nu kurunca da Galatya’yı
Doğa Tarihi’nde (Naturalis Historia) en üstün olarak ikinci sırada gelen üzüm yetiştirerek şarap döneminde dahi “Galatya” denmesi, biz Roma’nın eyaleti, Ankyra’yı da başkenti yapar.
yünün Galatya’dan gelen olduğunu yazarak daha Augustus’un Ankara’ya bu kadar önem
yapımını başardılar (Kaya, 2016, sf. 336). Ankaralıların bu uzak akrabalarımız ile aynı
o devirde güçlü bir yünlü sanayinin kurulmuş Strabon’un sözünü ettiği Amblada (Strabon, kökten geldiğimiz düşüncesi Ankara kültüründe vermesinin nedeni yolların kavşağında
olduğuna dikkat çeker (Rackham, 1967, Kitap olmasından dolayı İmparatorluğun Doğu
2000, Kitap XII, Bölüm VII, parag. 2, sf. 68) ve hemen hiç yansıma bulmamıştır. Ankara, belki
XXIX, parag. 32-33 (IX), sf. 205). Politikası bakımından birinci derecede önemli
Yaşlı Plinius’un yazdığı Scybelites (Rackham, de Keltlerin en Doğudaki yerleşimi olarak
Hayvan yetiştiriciliğinde usta olan 1960, Kitap XIV, parag. 80 (XI), sf. 239) denilen Anadolu’da birkaç yüzyıl boyunca Kelt kenti olması kadar, onun İmparator olana dek
Galatlar sucuk ve et kurutma işini de iyi bilirler kendi şaraplarını ürettiler. Strabon, Frigya’daki olan ve yaşamını hala sürdüren bir kent ... eğitimini ve askerlikteki çıraklığını Anadolu’da
(Arslan, 2000, sf. 231). Plinius, eti kuruturlarken Synnada’nın (Şuhut) çevresindeki bütün arazinin Kültürümüz öylesine güçlü bir biçimde Türk- (Apollonia-Uluborlu) geçirmesi de olmuştur.
Tatteus (Tuz Gölü) tuz havuzlarından gelen tuzu bugün hiç olmayan zeytin ağaçlarıyla kaplı bir İslam kökeniyle koşullandırılmış ki bu “uzak” Ankara hiçbir zaman Roma dönemindeki
kullandıklarını yazar (Rackham, 1963, Kitap ova olduğundan söz ettiğine (Strabon, 2000, atalarımız bugüne kadar hiç akla gelmemiştir, (MS ilk iki yüz yıl) kadar görkemli bir kent
XXXI, parag. 84-87 (XLI), sf. 429-31). Gözdeki Kitap XII, Bölüm VIII, parag. 14, sf. 82) göre, bile. Ayaş, Nallıhan ve Çamlıdere yörelerinde, olmamıştır. Prof. Dr. Sevim Buluç’un Romalı
176 177