Page 7 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 7
tarih çevresi
Maddesel akıl, kendisiyle ikinci düşünülürlerin kazanıldığı ilk düşünülürleri elde edince, bilfiil akıl
düzeyine yükselmiş olur. Burada Fârâbî ve İbn Sina arasına bir fark vardır. Fârâbî, ilk düşünülürlerin elde
edilmesiyle teorik aklın, bilkuvve düzeyden bilfiil akıl düzeyine yükseldiğini ifade ederken19, İbn Sina ‘meleke
halindeki akıl’ düzeyine yükseldiğini belirtir20.
İbn Sina’ya göre teorik akıl “düşünülürlerden, kendileriyle ikinci düşünülürlere (el-ma’kûlâtü’s-sâniye)
ulaşılan birinci düşünülürlerin maddesel güçte meydana gelmesiyle mümkün güç durumuna yükselir”21. Bu
güce oranla da bu derece ‘meleke halindeki akıl’ olarak adlandırılmaktadır. İbn Sina’nın meleke halindeki akıl
ile ilgili görüşleri, onun vahiy teorisi açısından oldukça önemlidir. Aşağıda da ifade edeceğimiz gibi, bu akli
seviyedeki bilginin mahiyeti ile vahyin mahiyeti bir noktada buluşmaktadır. O da, kısaca, bu düzeydeki bilginin
tamamının Faal Akıl tarafından insana verilmesi yani insanın bunları elde etmek için bilişsel bir çabanın içine
girmemesi ve bu bilgilerin duyu ve deneyle elde edilememesinden dolayı mutlak doğru bilgiler olmasıdır.
Filozofa göre, insan ancak bu tür bilgileri elde edip meleke halindeki akıl seviyesine ulaştıktan sonra, aklın
üçüncü aşaması olan bilfiil akıl seviyesine erişebilir.
İnsan, Faal Aklın yardımı neticesinde elde ettiği ilk bilgileri kullanarak, ikinci düşünülürlere sahip olur
ve bilfiil akıl seviyesine yükselir. Mantık, matematik, fizik ve metafizik gibi çeşitli bilimlere ait bilgiler de, bu
aşamada, insanın kendisini bir öğretim sürecine sokmasıyla mümkün olur. Dolayısıyla, bilfiil akıl seviyesine
ulaşmada insanın bilgisel bir gayreti söz konusudur22.
Ancak burada şunu belirtmemiz gerekir ki, teorik aklın tüm aşamaları boyunca, bir başka ifadeyle insanın
bilgilenme sürecinde nihai noktada bilgiyi veren Faal Akıldır. Bilgi söz konusu olduğunda insana düşen, ilk
düşünülürler kendisinde oluşunca, bilinçli bir bilme etkinliğinde bulunmasıdır. Bütün bunlardan sonra ancak,
teorik aklın Faal Akılla girdiği ilişki (ittisal) bilgiyi açığa çıkartabilir, yani Faal Akıl, insani nefse feyezan
eder23. Çünkü bilme bir düşünmedir ve “bütün düşünmeler (efkâr ve teemmülât) nefsi, feyezanı kabul etmeye
hazır hale getiren hareketlerdir”24. İşte bütün bunların olup bittiği akli seviye, bilfiil akıl düzeyidir.
Teorik aklın bilfiil akıl düzeyinden sonraki aşaması, müstefad akıl seviyesidir. Bilfiil akıl seviyesinde,
ciddi bir istek ve arzuyla çeşitli bilimlerde derinleşen insan, belirli bir noktadan sonra Faal Akıl ile iletişiminde
-çünkü bilgilenmenin her aşamasında bu ilahi ilke zorunlu bir şart olarak düşünülmüştür- bir alışkanlık kazanır
ve yeni baştan bir öğrenim süreci yaşamaksızın bilgiyi kabul edebilir. İşte böyle bir durumdaki insan “düşünülür
18 Fârâbî, İdeal Devlet, s. 88; İbn Sina, Mebhas ani’l-Kuva’l-Nefsâniyyeti, nşr. Ahmed Fuad el-Ehvani, Ahvalü’n-Nefs, Kahire 1952, s. 168.
İbn Sina, ilk düşünülürlerin insan tarafından oluşturulamayacağı ile ilgili olarak şöyle demektedir: “Cevherî aklı (teorik akıl) çocuklarda düşünülür su-
retlerden tamamen yoksun olarak buluruz. Daha sonra herhangi bir düşünme (reviyye) ve öğrenim söz konusu olmaksızın açık-şeçik düşünülürleri orada
buluruz. Bu düşünülür suretler ya duyu ve tecrübe veya ilahi feyz sonucu orada meydana gelmişlerdir. Ancak bu düşünülür suretlerin orada tecrübe
sonucu meydana gelmeleri mümkün değildir. Çünkü idrak ettiğin bir hükme aykırı bir şeyin varlığına inanmazsın. Bunun için tecrübe zorunlu bir hüküm
ifade etmez…Aynı şekilde duyusal idrakle nesneler hakkında vereceğimiz hükümlerin tamamı, idrak ettiğimiz ve etmediğimiz bütün nesneler için geçerli
olamaz. Zira idrak etmediğimiz bir şey, idrak ettiğimize aykırı olabilir. (Mesela) bizim ‘bütün parçadan büyüktür’ tasavvurumuz, her bir parçayı ve her
bir bütünü idrak etmemiz sonucu oluşmuş bir tasavvur değildir”. İbn Sina, Mebhas ani’l-Kuva’l-Nefsâniyyeti, s. 176
19 Fârâbî, İdeal Devlet, s. 89
20 İbn Sina, eş-Şifa, Nefs, s. 39; en-Necat, s. 165
21 İbn Sina, eş-Şifa, Nefs, s. 39; en-Necat, s. 165
22 Fârâbî, İdeal Devlet, s. 89-90; İbn Sina, eş-Şifa, Nefs, s. 40; en-Necat, s. 166; , Mebhas ani’l-Kuva’l-Nefsâniyyeti, 168-169
23 Fârâbî, İdeal Devlet, s. 88 vd.; İbn Sina, eş-Şifa, Nefs, s. 208
24 İbn Sina, eş-Şifa, Nefs, s. 208; el-İşârât ve’t-Tenbîhât II, s. 393
6