Page 54 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 54
tarih çevresi
idealize ettiği “müslüman kadın” karakteriyle asla çatışmamış ve Türk kadını İslamlaşmadan sonra da önceki
konumunu ve karakterini büyük oranda devam ettirmiştir59.
Yukarıdaki tespitler ışığında, Türklerin, İslamlaşma sürecinde, din dili ve Tanrı, Tanrı-evren ilişkisi
tasavvurlarının İslami olana dönüştüğünü; onların rasyonel tutum ve tavırları ile kadının toplumdaki yerinin,
yeni kabul edilen din ile problem yaşamadığından dolayı muhafaza edildiğini ya da “müslüman kadın”
karakterine uygun düştüğünü ifade edebiliriz.
Bir geçiş dönemi ürünü olan hikayeler, yeni kabul edilen dinin imkan verdiği oranda eskiyi de içinde
barındırmaktadır. Türklerin kadim kültürlerine ait kimi unsurlar ve tavırlar hikayelerde yer alsa da, bu eskinin
olduğu şekilde bir devamı olarak da düşünülmemelidir. Şurası unutulmamalıdır ki, hayat bütün yönleriyle bir
sürekliliği ifade eder. Yeni olan eski ile kısmen çatışsa da zaman içerisinde bir uzlaşma ve örtüşme zemini
yakalanır. Bu durum hikayelerde de bariz bir şekilde gözlemlenmektedir. Ancak şurası kesindir ki, hikayelere
istikamet tayin eden ve belirleyen ana unsur İslamiyettir.
Burada şunu da belirtmede yarar vardır ki, bulgu ve değerlendirmelerimizi eldeki yazılı metne
dayanarak yaptık, hiç şüphesiz sözlü geleneğin bir ürünü olan bu hikayeler, Türkler, İslam’ı kabul ettikten çok
sonraları yazıya aktarılmış ve günümüze de bu şekliyle intikal etmiştir. Elbette yazıya aktaranın inancı ve dünya
görüşü hikayelere yansımış olabilir. Ancak ilmilik de, tahmin ve varsayımlara değil, eldeki metne dayanmayı
şart koşar.
59 Hikayelerdeki kadın karakterleri için ayrıca bkz. Mehmet Kaplan, “Dede Korkut Kitabında Kadın”, Türk Edebiyatı Üzerine Araş-
tırmalar 1, Dergah Yayınları, İstanbul, 1995, ss.51-55
53