Page 51 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 51
tarih çevresi
Ayşe ile Fatmanun nigahı su
Şahbaz atlar içtiği su
Kızıl develer gelip geçtiği su
Ağ koyunlar gelip çevresinde yatduğu su
Ordumun haberin bilürmüsün degil mana
Kara başum kurban olsun suyum sana
Yohsa karış verürin şimdi sana50
Bu ifadeleri, Kutsal yer-su anlayışı ile ilişkilendirmek ya da Türklerin eski dönemlerde suya
tapmalarının ya da ona ilahi anlamda kutsallık atfetmenin bir emaresi şeklinde algılamak zorlama bir
değerlendirme olur.
Aynı şekilde, Dede Korkut hikayelerinde “ağaç” ile ilgili söylenenlerin, eski kültün devamı olduğunu
ileri sürmek oldukça iddalı ve ısbata muhtaç bir durumdur. Mesela Uruz Han’ın ağaca soylamasındaki ilgili
motifler51 tamamen İslami alandan devşirilmiştir. Bunun da ötesinde ağacın kutsallığına bir işaret ve ima dahi
mevcut değildir. Aynı durum yer, gök, dağ vs. gibi kavramlar için de geçerlidir. Belki su, ağaç, dağ, gök gibi
bazı nesnelere karşı takınılan tavır eski inançlarla ilişkilendirilebilir ancak onlara yüklenen anlamın bu inançlarla
doğrudan ilişkisini kurmak iddialı bir değerlendirme olur.
Sonuç olarak hikayelerden hareketle söylenecek olursa, oluştaki her bir şey Allah’ın bir fiili olarak
anlatılmaktadır. Bu bağlamda, Allah aracı varlıklara müracaat etmeksizin veya Kur’an’daki anlatıma uygun
düşecek tarzda evreni yoktan var etmektedir. Rızık O’ndandır, O’ndan gelinmiştir ve dönüş O’nadır. Can veren
de alan da O’dur. Bilginin tek kaynağı O’dur. Yeminler O’nun adına yapılır. Sıkıntı anında ancak O’na müracaat
edilir, sevinç anında sadece O’na şükredilir ve kurban kesilir. O, insana Cebrail ile yardımda bulunur. Oğul
ondan talep edilir, zaferi O’nun bahşedeceği kabul edilir. Kötülerle, canavarlarla, vahşi hayvanlarla mücadelede
O’ndan yardım istenir ve O’na yalvarılır. Evlilikler “Allah’ın emri Peygamberin kavli ile” kurulur. Hastalar
O’nun kudretiyle iyileşir. Sonuç olarak oluşun tek bir dinamiği vardır ki, o da Allah’tır.
2-Dönüştürmenin Örnekleri
a-Aklıcı Tavır: Eldeki verilerden hareketle söylenecek olunursa, Türklerin öteden beri dünya işlerinde
rasyonel bir tutum takındıklarını söyleyebiliriz. Bu tutumun nedenlerinden biri de yaşadıkları hayatla ilgilidir.
Yerleşik hayat, aynı atmosfer içerisinde, belli, sınırları çizilmiş, büyük oranda tekdüze ve kuralların etkin olduğu
bir hayatı ifade eder. Burada, gelenek ve biriktirilmiş tecrübe, problemlerin çözümüne hem katkı sağlar hem
de bu çözümü kolaylaştırır. Oysa göçebe hayatı, sürekli kendinden olmayanla sınır komşuluğu yapmayı zorunlu
50 Dedem Korkudun Kitabı, s. 43-44
51 Dedem Korkudun Kitabı, s. 50
50