Page 50 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 50

tarih çevresi

         Görüldüğü gibi, burada Tanrı tamamen İslami niteliklerle zikredilmektedir. Adeta İhlas suresinin bir
benzeri olan bu sözlerde, Tanrı, en yüce, doğmamış-doğrulmamış, herkese rızkını veren, kimseye gücünün
üstünde güç yüklemeyen, aziz, bir, samed, kahhar olandır. Sıkıntı anlarında yardım istenecek tek varlık da
O’dur ki, bunu Hz. İbrahim’i ateşten koruyarak göstermiştir. İslam öncesi Türk inançlarında daha çok evrenin
dışında ve aşırı tenzihçi bir karakterde tasvir edilen Tanrı, hikayelerde her işte kendisine müracaat edilen,
insanın hemen yanı başında ve tabiri caizse her dem onun elinden tutan bir varlıktır.

         O, evreni yoktan yaratmıştır44 ve yarattığı hiçbir şeye benzemez45. Gerek tabii gerekse toplumsal düzen
ve iyilik, O’nun emrine itaat edildiği sürece gerçekleşebilir. O’nun emrine itaat etmemek ve isyan her bir
kötülüğün nedenidir. Bu konuyla ilgili oldukça dikkat çekici bir örnek Tepegöz hikayesidir. Aruz’un çobanının
normal olmayan bir şekilde bir peri kızı ile girdiği cinsel ilişkiden doğan Tepegöz, Oğuz boylarına ciddi
sıkıntılar yaşatmaktadır. Burada kötülüğün sembolü olan Tepegöz’ün, Allah’ın emri dışında bir birliktelikten
doğması ve fiziki olarak da diğer insanlardan farklı olması önemlidir. Aynı şekilde, Tepegöz’ü öldüren Aruz
oğlu Basat’ın, Tepegöz’ün savaş hilelerinden kurtulduktan sonra sürekli olarak “beni Tanrım kurtardı” demesi
de vurgulanması gereken bir başka noktadır.46

         Yapılan araştırma ve değerlendirmelerde Dede Korkut hikayelerinde yer alan bazı kavramlara/nesnelere
yüklenen anlamların, Türklerin eski inançlarından kaynaklanan bilhassa da Şamanistik bir tavrı yansıttığı ya
da bunların, Türklerin taptığı nesneler olduğu ifade edilmektedir. Mesela “su” ile ilgili değerlendirmeler böyledir
ki, Gökyay ile birlikte pek çok araştırmacı aynı görüştedir47. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, eski Türk
inanışında İduk Yir-Sub (Kutsal Yer-Su), gücünü ve etkinliğini Tanrı’dan olan kozmik bir kutsala tekabül
etmektedir. Mesela Tonyukuk Yazıtı’nda “Tengri, umay ıduk yer sub basa berdi erinç (Tanrı, Umay ve Kutsal
Yer-Su bize yardımcı oldular)”48; yine aynı şekilde Kül Tigin Yazıtı’nda “Üze Türük Tengrisi, Türük ıduk yeri
subu ança etmiş (Yukarıdaki Türk Tanrısı ve Kutsal Yer-Su şöyle yapmışlar)”49 denilmektedir. Burada yer-su,
Tanrı ile birlikte kozmik oluşa katkı vermektedir. Oysa Dede Korkut hikayelerindeki “su” ile ilgili bölümler
suyun var edici ve yaratıcı gücünü asla ifade etmemekte ve ona olağan ve bilinen anlamının dışında bir kutsallık
atfetmemektedir. Mesela Kazan Salur Han’ın suya olan soylamasında, su (hikayelerdeki en önemli su vurgusu
buradadır) tabii ve olağan bir nesne olarak nitelendirilmektedir.

         Çağnam çağnam kayalardan çıkan su
         Büyük büyük ağaç gemileri oynadan su
         Hasan ile Hüseyinün hasreti su
         Bağ ve bostanun zineti su

44 Dedem Korkudun Kitabı, s. 164
45 Dedem Korkudun Kitabı, s. 22
46 Dedem Korkudun Kitabı, s. 145 vd.
47 Dedem Korkudun Kitabı, s. 1013-1014
48 Hüseyin Namık Orkun, age, s. 112-113; Hatice Şirin, age, s. 641
49 Hüseyin Namık Orkun, age, s. 34; Hatice Şirin, age, s. 623

                                                               49
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55