Page 28 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 28

tarih çevresi

olduğunu vurgulayan baron önemli bir hususa, Avrupa tarzında açılan okullara kabul edilen öğrencile-
rin yaşlarına değinerek Sultan Mahmud’un dezavantajlarına vurgu yapmaktadır. Oysa Mehmed Ali’nin
açmış olduğu okullarda erken yaşta eğitim sürecine alınan gençlerin daha başarılı olacağını vurgulayan
baron, Mehmed Ali’nin açmış olduğu askeri ve diğer okullarda 1.800; Kahire ve İskenderiye’deki diğer
hazırlık okulunda ise 4.000 öğrencinin yetiştiğini; buna karşın İstanbul’da açılan askeri ve fen okul-
larından ise sultanın göstermiş olduğu çabaya rağmen çok büyük bir verimin elde edilemediği üzerinde
durur. Sultan Mahmud açısından aynı açmaz kamu okullarında da geçerlidir. Amerikalı misyonerlerin
İstanbul’da eğitim-öğretim faaliyetlerine başlamalarından sultanın memnuniyet duyduğunu belirten
baron, buna karşın ilköğretimin sultanın hiçbir şekilde denetiminde olmayan ulemanın uhdesine terk
edildiğini; ulamanın Sultan Mahmud’un reformlarına karşı tutumlarından dolayı bu durumun süreç
açısından zararlı olduğunu belirtmektedir. Modern eğitim kurumları açısından yaşanan bu sıkıntılara
karşın geleneksel de olsa İstanbul’un adeta bir eğitim şehri olduğunu, 300.000 kişilik başkentte 1.300
mektep; 500 yüksekokul (medrese) olduğunu; Avrupa’da bu şekilde fazla sayıda eğitim kurumuna
sahip bir başkent olduğundan kuşku duyduğunu ve okulların bedava olmalarının yanında buradaki
softalar ve medrese öğrencilerinin camilere yerleşerek buralarda yiyip içtiklerini ifade eder. Ne var ki
bu kurumlarda gençlerin uzun seneler harcamalarına neden olan bir idarenin eksikliği söz konusuydu.
Özetle Sultan Mahmud’un eğitim alanında yeterli hamleleri yapamadığını belirten baron buna karşın
Rumların kolejlerinde Rum gençlerinin milli hisler ile donatıldıklarını, hatta gençlerin erken yaştan
itibaren bu fikirleri bizzat kendi hocaların karşı ifade etmekten de çekinmediklerini belirtir. Bu örneğe
karşılık olarak ise baron, sultanın büyük oğlu Abdülmecid’in ise saraya kapatıldığını ve eğitimini de
sadece iki imamdan aldığını ifade ederek mukayese yapmaktadır.35

    Baronun Osmanlı toplum yapısındaki değişimi tahlil etmek için en uzun kısmı kadınların
koşullarına ayırdığı görülmektedir.36 Burada dikkati çeken bir mukayese ile Rus ve Osman-
lı modernleşmesi süreçleri arasında bir mukayese yapmayı gerekli gören Fransız diplomat,
Büyük Petro ile Osmanlı sultanları arasında mukayese yapmayı tercih etmiştir. Petro’nun re-
form girişimleri sırasında en önemli desteği kadınlardan aldığını, Avrupa medeniyetinin ze-
nginliğinin farkında olan Rus kadınlarının yeni şeylere açık olduğunu, sosyal sisteme kabul
etmeye oldukça müsait olduklarını ve kadınların bizzat bu sürece katılarak büyük bir tesir
sahibi olduklarını yazar. Rus kadınlarının Doğulu (Asyalı) karakterlerini kolaylıkla terk ederek
başka bir dünyanın geleneklerini benimsediklerini; ne var ki Rusya’da Petro’nun açık bir şekil-
de sahip olduğu bu desteğe karşın ne Sultan Mahmud’un ve ne de Mehmed Ali Paşa’nın bu
desteğe sahip olmadıklarını vurgulamaktadır. Burada temel unsurun İslam inancında kadının
yeri olduğunu belirten baron, kadınların toplumdaki bu değişim sürecine katkılarının önce-
likle din ve geleneklerden kaynaklanan sınırları aşmaları ile mümkün olabileceği tespitini
yapmaktadır. Bu konuları daha anlaşılır kılmak için İslam dünyasında kadınların durumuna
dair zaman zaman Kur’an’dan ilgili ayetlere atıfla değerlendirmeler yapmaktadır. Bu değer-
lendirmelerde çok eşlilik, karı-koca ilişkileri, kadınlarda örtünme, kadınların ev dışı yaşamları
üzerinde durmaktadır. Osmanlı toplumunda Müslüman kadınların Hıristiyan kadınlara göre
daha sık ev dışına çıkabildiklerini, kendi aralarında sürekli kırlarda eğlenceler düzenleyip bir-
birlerini sık sık ziyaret ettiklerini, hamamların onlar için özel bir toplantı mekânı olduğunu ve
sıklıkla kayıklarla, arabalarla ya da yürüyerek gezintiye çıktıklarını belirtmektedir.37

                                               28
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33