Page 27 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 27
tarih çevresi
da işarete ederek, kentin birincil derecede önemli “kentsel kurgusunu” okumamıza yarayan açık ve
referans noktasıydı. Geçmişten gelen bu kent net, kodlamalar sunar. Kent ölçeğinden,
planlama geleneğinin kaynağı ise gerçekte, daha mekansal ölçeğe doğru bakıldığında;
önce Roma’da uygulanan Roma genius Roma’daki, Piazza Novona ile İstanbul’daki
loci’sinin “tepeler ekseni” kent kurgusunun bugünkü Sultanahmet Meydanı’nın ve de her iki
İstanbul’da da benzer şekilde uygulanmasıydı. meydan’ın “hipodrom” dan “meydan”a
dönüştürülen benzeşik yapısal ve tarihi
Günümüzde de, İstanbul’un tepeler
üzerinde yer alan “eksenel kurgusu” hala geçmişleri aynı “sistematik” düşünce yapısının
ve Roma genius loci’sinden gelen aynı benzer
görülebilmektedir (Borie&Pinon, 2005). Janin’e kurguyu çağrıştırmaktadır.
göre: Buondelmonti’nin 1509 tarihli
gravüründeki, kent panoramasına göre; Fetih 15. yüzyıla gelindiğinde Roma’da,
sonrası İstanbul’un Roma-Bizans kenti olarak dönemin empiric mimar ve sanatçılarının
ulaştığı son noktasının, sınırlarının ve kapılarının uygulamaları, (Bernini ile Borromini gibi),
tanımlamasını yapar (Janin, 1964). Nova İstanbul’da ise 15.yüzyıl sonrası Mimar Sinan
Roma’nın, özelliği olan eternal tepelerden döneminde, yapılan uygulamalar Roma, genius
oluşan ve Roma gibi “yedi tepeli” benzersiz loci’sinin iyi okunarak kurallarla ya da
topografyası, büyük kent “eksenleri” ve kent pragmatik olarak, Bizans’a aktarılan Roma’daki
boşlukları olan “forumlar” hala varlığını geleneğinin devamlılığını sağlamıştır.
korumaktadır. Ebersolt ise: İspanyol elçi Sultanahmet Meydanı, tıpkı Roma’daki benzeri
Clavijo’nun eserinde pek çok “tepe” ve “vadi” gibi, kent “boşluk” ve “doluluk’larının” çok iyi
olduğunu söylediğini belirtir (Ebersolt, 1918). okunarak, “meydan” olarak süreklilik bulmuştur.
İstanbul’da, günümüzdeki “meydan” kavramının
Roma genius loci’sinden kaynaklanan bu gerçek kökeni, Roma’nın volkanik arazisinin
antik kentsel kurgu, Osmanlı’da da devam düzlüklerinin fore “forum” denilen kent
ettirilmiştir. Öyleki, “kentin geçmişten gelen ve boşluklarını oluşturmasına ve sonrasında
mevcut kenti temsil eden tepeler boyunca geliştirilerek, kent dokusunda okunabilir
gelişen, eksenleri Osmanlı döneminde de zaten boşluklar olarak aktarılmasına dayanmaktadır
mevcuttur” (Guidoni, 1991). Bizans’ın son (Schultz, 1979).
dönemlerinde harap vaziyette olan kentin,
Antikitiden gelen yapısal ve Forum’larla Osmanlı’da, Roma’da bilinen anlamda
piazza (meydan) ya da “meydan“ kavramının
birbirine bağlantılanan Antik kent kurgusu harap
durumdadır. Fakat, kent alındığında, ana cadde olmadığını bilmekteyiz. Burelli, camilerin
ve ana eksen Mese ve kentin Antik Roma’dan avlularının, Osmanlı’da düşünülebilecek bir
çeşit piazza ‘lar, olduğundan söz eder (Burelli,
gelen kentsel bağlamda ütopik, yedi tepeli, 1991). Gerçekte, Batıda bilinen anlamda
volümetrik yapısı ise o dönemde ne kadar “meydan” kavramı olmayan ve Roma ve
algılanabilirdi.
Bizans’tan kalan mevcut “meydanlar” ise yapı
Bu kurallamalar açıktır ki, en küçük inşa edilebilecek tek şehir boşlukları olarak
“mekan” dan başlayarak, en büyük “mekanı” algılayan Osmanlı Mimarisi bu anlamda Roma
(kenti) analiz etmemize ve benzer şekilde ile arasındaki, anlayış farkını ortaya
yapılandırılan İstanbul’da “var olan” (mekansal) koymaktadır. İtalya’daki selefi (ondan önceki
25