Page 75 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 75

tarih çevresi

Bilim: Nesnel dünyaya ve bu dünyada yer alan olgulara ilişkin yansız gözlem ve sistematik deneye,
algılama ve düşünceye dayanan etkinliklerin ortak adıdır. Ya da “ Bilim evrenin, olayların ve olgu-
ların tümünü ya da bir kısmını konu edinip, gözlem ve deney yolları ile olaylar ve olgular arasındaki
ilişkileri bulma çabasıdır. Kısaca bilim “Doğayı anlama yöntemidir.”. Ünlü düşünür Bertrand Russel
(1872-1970) bilimi şöyle tanımlıyor: “Bilim gözlem yoluyla ve bu gözlem üzerine kurulmuş akıl
yürütme ile önce dünyayla ilgili belirli olguları sonra da bu olguları birbirine bağlayan yasaları bul-
ma ve geleceğin önceden kestirilmesini olanaklı kılma girişimidir.”

O halde ortak görüş olarak bilim, evrende olup biteni öğrenme gereksinim ve isteğinden doğmuştur.
Amacı da olup bitenlerin iç yüzünü, yani gerçeği bulmak, ortaya çıkarmak ve geleceğe ilişkin var-
sayımlarda bulunmaktır. Genel doğruların ya da temel yasaların bilgisine ulaşmaktır. Bilim, insanın
aklını ve düşünme yeteneğini kullanmaya başlamasıyla birlikte doğmuştur.
Bilim nedir? Sorusunun yanıtı: çağdaş bilimsel düşüncenin özünde bulunan gerçekler, yasalar, hipo-
tezler ve kuram kavramlarının incelenmesi durumunda daha iyi anlaşılabilir. Bilimde sürekli değişme
söz konusudur. Değişme gelişmenin ön koşuludur. Bilimsel ilerleme, bilimsel bilgi gelişimi genel
çizgileriyle gelişigüzel biçimlerde olmaz. Bilimsel bilgideki gelişim süreci ve bu süreçteki zincirleme
adımlar her özel konu ya da alanın doğasına, yapısına doğmakta olan yeni bilginin iç bünyesinde
geçerli olan mantıksal yapıya bağlıdır. Uygarlık ve kültür yalnız insana özeldir. Uygarlıktaki en büyük
gelişmeler bilim temeli üzerine oturan, bilimden gücünü alan gelişmelerdir. Bu nedenle bilim, gelişm-
elere açık olma özelliğini kendi yapısında toplayan bir uygarlık ürünüdür. Bilimin özgürleşmesi, in-
sanın özgürleşmesi demektir. O halde:

BİLİM İNSANI NASIL OLMALIDIR?

Bilimsel düşünceyi sindiren insanların özgür, evrensel düşünmeleri söz konusudur. Bilim insanında
öncelikle olması gereken, tarafsızlık ve özgür düşüncenin özümsenmesi, evrensel kimliğe sahip ol-
ması ve evrensel değerlere ulaşmak için gerekli bilgi ile donatılmış olmasıdır. Bu nedenle bilim insanı
tüm insanlığa hizmet edecek olgunluğa sahip olmalıdır.

İnsanların yaşam mücadelesine atılmadan önce en son şekillendirildikleri yerler üniversitelerdir. İyi
bir üniversite, kural olarak bilgili ve evrensel ahlaka sahip insan yetiştiren yer demektir. Bu nedenle
üniversiteler özgür düşünebilen, yansız insanları yetiştirmek, zorundadır. Bu nedenle bilim insan-
larını (ileri sürdükleri tezleri evrensel bilimsel yöntemlerle kanıtlamak koşuluyla) özgür tutmanın ve
düşüncelerini kısıtlamaksızın duyurmalarını özendirmek gerekir.

Birey ve toplum açısından bakıldığında sanat, bir toplumun ya da sosyal sınıfın egemen estetik zevkler-
inin en yetkin ifadesidir. Böylece sanat bireylerin kişilik oluşumunu etkiler. Bilim ve teknolojinin
yoğun bir şekilde yaşandığı günümüzde kültür ve sanatın da aynı yoğunlukta değerler sistemi içinde
yer aldığı ve çağa uygun özellikler geliştirdiği görülmektedir. Sanatı biçimi ve anlamı ile kendisi-
ni üreten dönemdeki yönetim biçimi, toplumsal yapı coğrafi konum ile birebir ilişkisi ve etkileşimi
vardır. Bu nedenle sanat “Toplum kültürlerinin somutlaşarak biçimlenmiş ifadesidir.

                                             75
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80