Page 77 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 77
tarih çevresi
duygusunun gelişmesine olanak bulur. Görülüyor ki, sanat eğitimi, birey için içinde yaşadığı dünyayı
kavramada, karşılaştığı problemleri çözmede, gördüğü, hissettiği şeylere karşı tepki göstermede
son derece önemli bir rol üstlenir ve sanat eğitimi bir bütünlük içerisinde düşünüldüğünde birey ve
toplum için can damarı durumundadır.
Sanat, sanatçının iç dünyasını dışa yansıtan ayna olduğu gibi, toplumun da aynasıdır. Toplum
ile sanat arasında öyle yakın bir ilişki vardır ki, bir toplumun bütün özelliklerini sanatından çıkar-
mak mümkün olur. Sanatçı, içinde bulunduğu toplumu etkilediği gibi, toplumdan da büyük ölçüde
etkilenir. Sanatçı, ancak kendisini anlayabilecek dereceye gelmiş bir toplum üzerinde etkili olabilir.
Sanatçı, gerektiğinde toplumun değişmesine önderlik te etmelidir.
Sanat ancak toplumun sanatsal kültür sistemi içinde gerçekten var olabilir. Sanatsal kültürün
gelişmesini sağlayan bütün kaynaklar toplumsal etkiden yola çıkar. Sanatın toplumsal konumda
karakteri, sadece sanatta hangi fikirlerin ortaya konup toplum içinde yaygınlaşmış oluşuyla kendi-
ni belli etmez. Ortada konumsal ayrılıkların olması ya da olmaması ile toplumsal kesimler arasın-
daki ilişkiler, sanatsal yaratının estetiksel doğrultusunu etkiler. Bireysel yanı olan sanat, sanatçının
duygu ve coşkularını anlatır.Toplumsal yaşamı hiçbir zaman sanattan bağımsız düşünemeye-
ceğimize göre her toplum kendi sanatına ve sanatları gerçekleştiren sanatçılarına, geleceğimizi
oluşturacak gençlerin sanat eğitimlerine büyük önem vermesi gerekmektedir ki çağdaş bir toplum
düzeyine ulaşabilelim. Sanatı gerçek hayattan ayıran çizgi boş bir sözden ibaret olmadığına
göre, sanat eserlerinin canlı oldukları, kendilerine özgü bir hayatları olduğu akılda tutulmalıdır.
Sanatçı, sanatı gerçek anlamda özümseyen, önemseyen; sanatı kendi kişiliğinde eriterek, güzel şeylere
dönüştürebilen, "insan olmak" bilincine en üst düzeyde sahip olan kişidir. Sanatçı, karşılık beklemeden,
sürekli kendisinden verendir. Yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına seslenebilendir. Toplumun
üstündedir. Yarınlara seslenir. Diğer bir deyişle; sanatçı, herkesin duyduğunu, herkesin gördüğünü,
herkesin hissettiğini, herkesin düşündüğünü; farklı şekilde duyan, gören, hisseden, düşünen, yorum-
layan ve yansıtandır. Sanatçı topluma dayanır; gücünü, üyesi bulunduğu toplumdan alır.
Toplumsal bilinç olmadan bilgi toplumuna geçilebilir mi?
Bilgi toplumu nasıl tanımlanır: Yeni temel teknolojilerin gelişimiyle bilgi sektörünün, bilgi üretimi-
nin ,bilgi sermayesinin ve nitelikli insan faktörünün önem kazandığı, eğitimin sürekliliğinin ön plana
çıktığı, iletişim teknolojileri, bilgi otoyolları, elektronik ticaret gibi yeni gelişmeler ile toplumu ekono-
mik, sosyal, kültürel ve siyasal açıdan sanayi toplumunun ötesine taşıyan bir gelişme aşaması olarak
tanımlanabilir.
Bilgi toplumunun en önemli öğesi, sermayeden daha da önemli öğe olarak yetişmiş insan varlığıdır.
Yetişmiş insan varlığı da, yalnız öğretilmiş, elinde diplomaları olan dil bilen değil, aynı zamanda çok
boyutlu, bütünsel bakabilen ve düşünebilen, özgüvenli, bağımsız düşünebilen, yaratıcı, evrensel değer
yargılarına sahip ve düşündüğünü doğru ifade edebilen kişilerin yetiştirilmesi demektir.
Bilgi toplumu: Bilgiden değer üreten, öğrenen insanlardan oluşan açık bir toplumdur, ve serveti de
bilgidir. Bilimsel gelişme sürecinde her yeni bilgi, yeni bir bilginin üretilmesinde aracı olarak, bilgi
üretim sürecinin hızla artmasına neden olduğu unutulmamalıdır. Bilgisayarlar bilginin yaygın olarak
77