Page 39 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 39

tarih çevresi                                   tarih çevresi



 yediremiyor  kendine...  Onun  yerine  anası  kurtuluyorum  Anadolu’nun;  kendime  ait  Paul Gentızon  bakanlık  tek  bir  odaya  sığınmıştı.  Gerçek
 çalışıyor.  Tarlalardan  dönen  genç  erkekler  olduğumu yeni yeni duyuyorum.  1885-1955  anlamda otel yoktu. Kanalizasyon, su akıntı yeri,
 balkonun altından geçiyorlar bu sıra… O kadar  Çorak toprak, güç yaşam, yakıcı güneş,  hamamdan  başka  banyo  imkanı  yoktu.  Bu
 güzel ki!..    İsveçli gazeteci ve yazar Cumhuriyetin    tabloya  şunu  da  ekleyebilirsiniz;  herkesin,
 bir  halkın  tümüyle  yeniden  doğuşu,  siyasi,
 Orta kaldırımın çevresinde, meydanlarda,  parasal  sorunlar  vs.  vs...  Her  şey  unutuluyor  kuruluşundan sonraki Ankara’yı bize oldukça  kullanmamayı salık verdiği sudan başka içecek
 her yerde, başları dik. Yüzleri yaz güneşi ile çok  sonunda!  ayrıntılı  bir  biçimde  anlatmayı  başarmış  bir  şey  bulunmamaktaydı.  Her  yaz  oradaki
 güzel  bronzlaşmış  genç  erkekler,  yürüyüp  yazar. 1922 yılında geldiği Ankara’da beş yıl  bataklıklardan  kaynaklanan  sıtma  çok  acıklı
 duruyorlar.  Bu  tatlı  sonbaharın  Anadolu  anılarına  kalmıştır. Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu adlı  tahribata  neden  olmaktaydı.  İşte  şimdi
 yeniden  kaptırıyorum  kendimi.  Altın  renkli  kitabıyla bu duygularını birçok dilde yayınlanan  cumhuriyet, uygunsuz, oturulması güç, sağlıksız
 Gönüllerinde dağların sakin barışı var. Ve  mısırı,  esmer  ve  sarışın  güzel  kadınları,  göz  bu Skitabıyla ölümsüzleştirmeyi başarmıştır.  durumda olan bu büyük köyü devlete layık bir
 Yunanistan’a doğru uzanan uçurumlar… Daha  kamaştırıcı câmileri, kuru dağları, kehribar rengi  başkent haline getirmek istemekteydi.
 düne  kadar  düşmanları  olan  Yunanistan  kaysılarla dolu ağaçları, devrilmiş ceviz ağaçları  Üzerinde durulacak diğer bir ayrıntı da
 onlardaki  güçlülük  duygusunu  uyandırmıyor  ve yarı çıplak küçük çoban.  Loti’ni  pek  sevdiği  kafes  ya  da  parmaklıklar  Ankara’nın,  Küçük  Asya’nın  ortasında
 artık…   artık yeni kentin pencerelerini süslemiyor. Bol  bulunmakla  Kurtuluş  Savaşı  sırasında  sahip
 Ve bu, ne başı ne sonu olan ebedi Doğu  ışık ve bol hava isteyen modern sağlık kuralı çok  olduğu ayrıcalık,  bu  yeni  Türk  başkentine
 Kara  topraktan  bir  bent,  altın  parıltılı  eskinin Müslüman sosyal gelenekleri karşısında
 güneş  altında,  ufku  kapatıyor.  Çayırlığın  bir  öykülerinden biri sanki... Fakat hiçbir zaman  üstün geldi.1  şansın  nereden  geldiğini  anlamaya  yardım
 böylesi söylenmemiş; Türk Halkının ki kadar
 çukurundan  parıldayarak  çıkan  birkaç  pınar,          eder.  Daha  eski dönemlerden itibaren Ankara,
 insanı  yaşama  bağlayan  tek  bağ  gibi…  canlısı, dipdirisi!”5  “26   Mayıs   1925   günü,   Ankara  Anadolu’nun kaderinde ilk planda rol oynadı.
 Düzlüklere doğru inen yol zıplar gibi kaybolup  DİPNOTLAR  hükümetinin  yarı  resmi  organı  Hakimiyeti  Roma döneminde “Ansir” adını almıştı. Birçok
 ortaya çıkan tepeler arasında görünmez oluyor.  Milliye gazetesi, çıkan bir kasırga sonunda bazı  tapınak ve amfiteatra sahip bulunmakla Küçük
 1 Nelia   Pavlova,   1985.   Gazi’nin  kerpiç evlerin üç dakikada birkaç avuç toz haline  Asya’nın  en  gözde  kenti  olmuştu.  Sonra
 Umutsuzluğa düşenler, yalnız bir sığınak  Ülkesinde. Denizli Sanayi Odası Yayınları.  Bizans’ın parlaklığı onun ışığını solgunlaştırdı.
 aramak için değil, güçlerini yeniden kazanmak  2 Yazar  burada  bir  tarih  yanlışlığı  geldiğini  yazabiliyordu.  Bununla  beraber,  Persler, Araplar burayı ele geçirdiler ve tahrip
          1920’den  itibaren  milli  harekete  katılmak
 ve  yeni  zafer  umutları  tatmak  için  buraya  amacıyla on binlerce kişi rastgele bu evlerde  ettiler.  Asya’nın  yüksek  yaylalarından  inen
 gelebilirler. Gözlerimizin önünde kaynaşan Türk  yapmıştır (Ç.N.).  kalmayı göze alarak koştular. Bizim kenar semt  Selçuklular onu kale haline getirdiler. Timur ve
 Gençliği bizim için en canlı örnektir.  3 Marseillaise: Fransızların milli marşı.
          işçilerinin dayanamayacağı bu türlü işkenceyi   onun  Moğolları  burasını  yakıp  yıktılar.
 Bu  sıra  uzaklardan,  kaygısız  küçük  4 Pavlova (1985), s. 3-16.  gönüllü olarak kabul ediyorlardı. Diplomatlar,  Osmanlılar gelince, Anadolu gittikçe terk edildi.
 çoban, göklerin maviliklerine masum şarkısını  5 Pavlova (1985), s. 82-83.  servis  şefleri,  yüksek  derecedeki  memurlar,  Asya  karakterindeki  Ankara  yavaş  yavaş
 yollamaya devam ediyor.  milletvekilleri,  hatta  bizzat  bakanlar  bizim  çöküntüye ve unutulmaya bırakıldı. Mısırlılar,
 Kaynakça                                                 1833’te, Mehmet Ali Paşa döneminde orayı ele
 Ankara’da altı hafta... Altı hafta bir rüya  kentlerin en alçakgönüllü işçilerinden daha kötü
 gibi geçti. Yaşadığım bir doğu şiiri idi bu! Başı  Pavlova, Nelia. 1985. Gazi’nin Ülkesinde.  şartlar altında evlere yerleşmek zorunda kaldılar.  geçirdiler ve birkaç hafta kaldılar. 1922’de de
 açık  köy  güzeli  Sultan  gibi  yeni  etkisinden  Denizli Sanayi Odası Yayınları.  Bu yıllarda yatma yeri olarak kullanılan iki han  Trikopis kıtaları buraya
          o  derece  dolu  oluyordu  ki  gece  koridorlarda    90 kilometre kalıncaya kadar yaklaştılar.
          yorganlarına sarılmış olarak uyuyanları tepeleyip  Bu mesafe Yunan hareketinin son sınırı oldu.
          geçmeden  başka  çare  yoktu.  Birkaç  talihsiz  İşte  Türkiye  Cumhuriyeti  başkentinin  tarih
          yolcunun yazın, uykuda boşluğa yuvarlanmayı     çizgisi böyledir. Garip bir kaderdir, Ankara kâh
          göze  alarak  yataklarını  çatılara  serdirmek  mutluluğa erişir, kâh çöküntüye düşer. Bazen
          zorunda kaldıkları olmuştur.                    yükselişiyle  Anadolu’nun  öteki  kentlerinin
                Kurtuluş  Savaşı  sırasında  halkın  yarısı  güzelliğine gölge düşürür. Bazen zayıf, önemsiz
          buralarda oturdu demekten çok ordugah kurdu     bir kasaba durumuna gelir, ama hiçbir zaman
          demek daha doğru olur. Devletin tüm hizmetleri  yaşama gücünü kaybetmez. Efes, Asos, Tralles,
          aynı  binaya  yerleşmiş  bulunuyorlardı.  Her   Pirene, Bergama, Hierepolis gibi çağdaşları uzun



 36                                                  37
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44