Page 38 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 38

tarih çevresi                                                                                               tarih çevresi



            yediremiyor  kendine...  Onun  yerine  anası   kurtuluyorum  Anadolu’nun;  kendime  ait                          Paul Gentızon                             bakanlık  tek  bir  odaya  sığınmıştı.  Gerçek
            çalışıyor.  Tarlalardan  dönen  genç  erkekler  olduğumu yeni yeni duyuyorum.                                    1885-1955                                 anlamda otel yoktu. Kanalizasyon, su akıntı yeri,
            balkonun altından geçiyorlar bu sıra… O kadar        Çorak toprak, güç yaşam, yakıcı güneş,                                                                hamamdan  başka  banyo  imkanı  yoktu.  Bu
            güzel ki!..                                                                                                      İsveçli gazeteci ve yazar Cumhuriyetin    tabloya  şunu  da  ekleyebilirsiniz;  herkesin,
                                                           bir  halkın  tümüyle  yeniden  doğuşu,  siyasi,
                 Orta kaldırımın çevresinde, meydanlarda,  parasal  sorunlar  vs.  vs...  Her  şey  unutuluyor          kuruluşundan sonraki Ankara’yı bize oldukça    kullanmamayı salık verdiği sudan başka içecek
            her yerde, başları dik. Yüzleri yaz güneşi ile çok  sonunda!                                                ayrıntılı  bir  biçimde  anlatmayı  başarmış  bir  şey  bulunmamaktaydı.  Her  yaz  oradaki
            güzel  bronzlaşmış  genç  erkekler,  yürüyüp                                                                yazar. 1922 yılında geldiği Ankara’da beş yıl  bataklıklardan  kaynaklanan  sıtma  çok  acıklı
            duruyorlar.                                          Bu  tatlı  sonbaharın  Anadolu  anılarına              kalmıştır. Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu adlı   tahribata  neden  olmaktaydı.  İşte  şimdi
                                                           yeniden  kaptırıyorum  kendimi.  Altın  renkli               kitabıyla bu duygularını birçok dilde yayınlanan  cumhuriyet, uygunsuz, oturulması güç, sağlıksız
                 Gönüllerinde dağların sakin barışı var. Ve  mısırı,  esmer  ve  sarışın  güzel  kadınları,  göz        bu Skitabıyla ölümsüzleştirmeyi başarmıştır.   durumda olan bu büyük köyü devlete layık bir
            Yunanistan’a doğru uzanan uçurumlar… Daha      kamaştırıcı câmileri, kuru dağları, kehribar rengi                                                          başkent haline getirmek istemekteydi.
            düne  kadar  düşmanları  olan  Yunanistan      kaysılarla dolu ağaçları, devrilmiş ceviz ağaçları                Üzerinde durulacak diğer bir ayrıntı da
            onlardaki  güçlülük  duygusunu  uyandırmıyor   ve yarı çıplak küçük çoban.                                  Loti’ni  pek  sevdiği  kafes  ya  da  parmaklıklar   Ankara’nın,  Küçük  Asya’nın  ortasında
            artık…                                                                                                      artık yeni kentin pencerelerini süslemiyor. Bol  bulunmakla  Kurtuluş  Savaşı  sırasında  sahip
                                                                 Ve bu, ne başı ne sonu olan ebedi Doğu                 ışık ve bol hava isteyen modern sağlık kuralı çok  olduğu ayrıcalık,  bu  yeni  Türk  başkentine
                 Kara  topraktan  bir  bent,  altın  parıltılı                                                          eskinin Müslüman sosyal gelenekleri karşısında
            güneş  altında,  ufku  kapatıyor.  Çayırlığın  bir  öykülerinden biri sanki... Fakat hiçbir zaman           üstün geldi.1                                  şansın  nereden  geldiğini  anlamaya  yardım
                                                           böylesi söylenmemiş; Türk Halkının ki kadar
            çukurundan  parıldayarak  çıkan  birkaç  pınar,                                                                                                            eder.  Daha  eski dönemlerden itibaren Ankara,
            insanı  yaşama  bağlayan  tek  bağ  gibi…      canlısı, dipdirisi!”5                                             “26   Mayıs    1925   günü,   Ankara      Anadolu’nun kaderinde ilk planda rol oynadı.
            Düzlüklere doğru inen yol zıplar gibi kaybolup       DİPNOTLAR                                              hükümetinin  yarı  resmi  organı  Hakimiyeti   Roma döneminde “Ansir” adını almıştı. Birçok
            ortaya çıkan tepeler arasında görünmez oluyor.                                                              Milliye gazetesi, çıkan bir kasırga sonunda bazı  tapınak ve amfiteatra sahip bulunmakla Küçük
                                                                 1 Nelia   Pavlova,   1985.   Gazi’nin                  kerpiç evlerin üç dakikada birkaç avuç toz haline  Asya’nın  en  gözde  kenti  olmuştu.  Sonra
                 Umutsuzluğa düşenler, yalnız bir sığınak  Ülkesinde. Denizli Sanayi Odası Yayınları.                                                                  Bizans’ın parlaklığı onun ışığını solgunlaştırdı.
            aramak için değil, güçlerini yeniden kazanmak        2 Yazar  burada  bir  tarih  yanlışlığı                geldiğini  yazabiliyordu.  Bununla  beraber,   Persler, Araplar burayı ele geçirdiler ve tahrip
                                                                                                                        1920’den  itibaren  milli  harekete  katılmak
            ve  yeni  zafer  umutları  tatmak  için  buraya                                                             amacıyla on binlerce kişi rastgele bu evlerde  ettiler.  Asya’nın  yüksek  yaylalarından  inen
            gelebilirler. Gözlerimizin önünde kaynaşan Türk  yapmıştır (Ç.N.).                                          kalmayı göze alarak koştular. Bizim kenar semt  Selçuklular onu kale haline getirdiler. Timur ve
            Gençliği bizim için en canlı örnektir.               3 Marseillaise: Fransızların milli marşı.
                                                                                                                        işçilerinin dayanamayacağı bu türlü işkenceyi  onun  Moğolları  burasını  yakıp  yıktılar.
                   Bu  sıra  uzaklardan,  kaygısız  küçük        4 Pavlova (1985), s. 3-16.                             gönüllü olarak kabul ediyorlardı. Diplomatlar,  Osmanlılar gelince, Anadolu gittikçe terk edildi.
            çoban, göklerin maviliklerine masum şarkısını        5 Pavlova (1985), s. 82-83.                            servis  şefleri,  yüksek  derecedeki  memurlar,  Asya  karakterindeki  Ankara  yavaş  yavaş
            yollamaya devam ediyor.                                                                                     milletvekilleri,  hatta  bizzat  bakanlar  bizim  çöküntüye ve unutulmaya bırakıldı. Mısırlılar,
                                                                 Kaynakça                                                                                              1833’te, Mehmet Ali Paşa döneminde orayı ele
                 Ankara’da altı hafta... Altı hafta bir rüya                                                            kentlerin en alçakgönüllü işçilerinden daha kötü
            gibi geçti. Yaşadığım bir doğu şiiri idi bu! Başı    Pavlova, Nelia. 1985. Gazi’nin Ülkesinde.              şartlar altında evlere yerleşmek zorunda kaldılar.  geçirdiler ve birkaç hafta kaldılar. 1922’de de
            açık  köy  güzeli  Sultan  gibi  yeni  etkisinden  Denizli Sanayi Odası Yayınları.                          Bu yıllarda yatma yeri olarak kullanılan iki han  Trikopis kıtaları buraya
                                                                                                                        o  derece  dolu  oluyordu  ki  gece  koridorlarda    90 kilometre kalıncaya kadar yaklaştılar.
                                                                                                                        yorganlarına sarılmış olarak uyuyanları tepeleyip  Bu mesafe Yunan hareketinin son sınırı oldu.
                                                                                                                        geçmeden  başka  çare  yoktu.  Birkaç  talihsiz  İşte  Türkiye  Cumhuriyeti  başkentinin  tarih
                                                                                                                        yolcunun yazın, uykuda boşluğa yuvarlanmayı    çizgisi böyledir. Garip bir kaderdir, Ankara kâh
                                                                                                                       göze  alarak  yataklarını  çatılara  serdirmek  mutluluğa erişir, kâh çöküntüye düşer. Bazen
                                                                                                                       zorunda kaldıkları olmuştur.                    yükselişiyle  Anadolu’nun  öteki  kentlerinin
                                                                                                                             Kurtuluş  Savaşı  sırasında  halkın  yarısı  güzelliğine gölge düşürür. Bazen zayıf, önemsiz
                                                                                                                       buralarda oturdu demekten çok ordugah kurdu     bir kasaba durumuna gelir, ama hiçbir zaman
                                                                                                                       demek daha doğru olur. Devletin tüm hizmetleri  yaşama gücünü kaybetmez. Efes, Asos, Tralles,
                                                                                                                        aynı  binaya  yerleşmiş  bulunuyorlardı.  Her  Pirene, Bergama, Hierepolis gibi çağdaşları uzun



                                                       36                                                                                                         37
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43