Page 105 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 105

tarih çevresi

       Molla Ömer’in iki oğlu vardır: Ali ve Mehmed. Ali (1833-1836) üç
yaşında iken vefat etmiştir. Molla Ömer’in kızı olup olmadığını bilmiyoruz.
Ayrıntıları aşağıda görüleceği üzere, Ömer’in elindeki araziler, ya yaptığı
satışlar yoluyla ya da ölümünden sonra miras olarak oğlu Mehmed’e (1849-
1914) intikal etmiştir. Mehmed’in, Molla İbrahim ve Molla Ömer kadar
hocalığı olmadığı, bununla birlikte aile içinde biraz tahsil gördüğü anlaşılıyor;
çünkü seyrek de olsa bazı belgelerde Molla Mehmed, bazılarında da Mehmed
Dayı diye geçiyor.

       Mehmed Dayı’nın Molla İbrahim, Molla Salih, Mustafa Asım (1873-
1945), Ali (1878-1917), Gülizar (öl.1941), Fatma (?), Saliha (öl. 1936) adında
yedi çocuğu vardır. Bunlardan bazılarının çocuksuz ölümü, kızların da
hisselerini ferağ ile devretmeleri sonucunda, ailenin bütün arazileri Mustafa
Asım’ın (1873-1945) elinde toplanmıştır. Kendisi Osmanlı Devletinin çöküş
ve yıkılışı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sürecindeki sancılı geçiş
döneminde yaşayan bir insanıdır. Mustafa Asım eşlerinin ölümleri ya da başka
bazı sebepler yüzünden altı kez evlenmek zorunda kalmış ve on beş çocuğu
olmuştur. Bunlardan üçü çocukken veya genç yaşta bekâr olarak ölmüşlerdir.
Dolayısıyla Mustafa Asım’ın tasarrufunda bulunan araziler, bir nikâhlı eşi ile
on iki çocuğuna intikal etmiştir. Nikâhlı eşi ve ondan olan oğlu ile iki kızı
hisselerini diğer hissedarlardan bazılarına satsalar da, Mustafa Asım’ın
elindeki araziler sonunda sekize bölünmüştür. 18. asır sonlarında çift-hane
sistemi çerçevesinde aileye tahsis edilen araziler, 19. Asır başında önce ikiye
taksim edilmiş; üç nesil daha sonra 20. Yüzyıl ortalarında ise sekiz hissedar
arasında paylaşılmıştır. Sekiz hanenin çocuklarını ve torunlarını düşünerek bir
hesap yapacak olursak ve hane halkı sayısının giderek azaldığını göz önünde
bulundurmak suretiyle her hanede ortalama en azından iki kişi olduğunu
varsayarsak, Mustafa Asım’ın sülalesi, bugün itibariyle otuz iki haneye ulaşır.
Elli altmış yıl önce Hoşkadem’de sadece elli hane yaşıyordu. Demek ki altmış
yılda Hoşkadem’de tek bir hane, köyün nüfusunun yarısından fazla çoğalmış
oluyor. Mustafa Asım’ın tasarruf ettiği araziler çocukları ve torunları
tarafından kendi aralarında taksim edilmiştir ama kişilerin elindeki arazilerin
gerçek manada tapulama işlemleri ancak 2011 yılında tapu ve kadastro
memurlarının Hoşkadem köyünü de yazmaları sonucunda gerçekleşebilmiştir.
Böyle bir nüfus artışına rağmen bugün köyde aileden sırf tarımla geçinen hiçbir
kişi kalmamıştır. Köylülerden çokları, köy ile ilişkilerini kesmemişlerdir ama
arazilerin parçalanması yüzünden geçimde darlık kendini göstermiş, başka
geçim kaynakları bulma arayışına girilmiş ve bulunmuştur da… Zaten ailenin
yazılı kaynaklardan öğrenebildiğimiz ilk ferdi Molla İbrahim’den sonra 18.
Yüzyıl başında onun elindeki arazilerin ikiye bölünmesiyle geçim darlığının
baş gösterdiği anlaşılıyor. Beşinci nesil olan Mustafa Asım ile birlikte,
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde ve nüfusun artışı sonucunda bu
darlık kendisini daha çok hissettirmeye başlıyor. Ayrıca, Osmanlı merkezi
idaresinin zayıflaması, taşrada ayanların ve onlara bağlı bir ağa zümresinin

                                  104
   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110