Page 22 - Tarih Çevresi Dergisi - Ocak Şubat Sayısı 2021
P. 22

tarih çevresi




                 Basra Vilayeti,  Irak’ın güneyinde, Hamar  Hürmüz’e  yerleşmiş  olan  Portekizliler  kısa
            Gölünün  güneydoğu  ucunda,  Şattülarab        sürede Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği yer
            suyolunun batı kıyısındadır. Basra Körfezi ‘ne  olan  Kurna’ya  kadar  uzanmışlardı.  Aynı
            55, Bağdat’a ise 545 kilometre uzaklıktadır.   sıralarda Osmanlı devleti de hâkimiyetini Bağdat
                 Basra  Körfezi ise,  Hint  Okyanusunun    ve  Basra’ya  kadar  genişletme  faaliyetine
                              1
            Arabistan  Yarımadası  ve  İran  arasındaki    girişmişti. Gerek İslam Dünyası için önemli bir
            girintisidir. Doğusunda İran, kuzeybatıda Irak ve  tehlike  arz  etmeye  başlayan  Portekizlilerin
            Kuveyt, batısında Suudi Arabistan ve Birleşik  önünün  kesilmesi,  gerekse  Tebriz’den  gelip
            Arap Emirlikleri bulunur. Dicle ve Fırat nehirleri  Erzurum ve Tokat Üzerinden Bursa’ya uzanan
            birleşerek  Şattülarab  adıyla  körfezin  kuzey  İpek Yolu ile Basra Bağdat ve Halep’e uğrayan
            ucundan denize dökülür. Körfez, kuzey-güney    Baharat  Yoluna  hâkim  olmanın  avantajlarını
            doğrultusunda Şattülarab’ın döküldüğü yerden   düşünen  Osmanlı  Devleti,    Basra  Körfezi
            Hürmüz  Boğazına  kadar  uzanır.  Buradan      sahillerine yerleşmiştir. 5
            Umman  Denizine  ve  oradan  da  Hint                Osmanlı İmparatorluğu, bölgede birçok
            Okyanusuna bağlanır. Körfezin tarihsel adı “Pers  savaş yapmıştır. Amaç Ortadoğu da belirleyici
            Körfezi”dir. Ama körfezin Pers kıyılarının Arap  güç  olmaktır.  Osmanlı  ve  İran’ın  bölgedeki
            fetihleriyle ele geçmesi ve Arap denizcililerin  hâkim güç olma mücadelesi, her iki ülkenin de
            Afrika  kıtasında  koloniler  kurabilecek  kadar  giderek  zayıflaması  ve  yerlerini  dış  güçlere
            gelişmesi  sonucu  “Arap  Körfezi”  tanımı     bırakmalarıyla   sona   ermiştir.   Osmanlı
            doğmuştur.  Körfezin,  Türkçe  adı  ise,  İzmir,  İmparatorluğu’nun yaptığı zorlu ve uzun süren
            Antalya veya İskenderun Körfezinde olduğu gibi  savaşlar, bu rakip dış güçler ve himayelerindeki
            körfezin kıyısındaki en gelişmiş yerleşim yeri  yerel devletlerle sürmüştür. Bölgede yalnızca
            olan Basra kentinden dolayı “Basra Körfezi”dir.  Osmanlı  ve  İran  değil,  Araplar  da  Körfez
            İran,  Pers  ismini  korumak  için  “Milli  Pers  bölgesinde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Körfez
            Körfezi  Günü”  ilan  etmiştir.  Ama  özellikle  Bölgesi, Osmanlı, İran ve giderek de İngiltere
            körfezin Arap ülkeleri tarafından “Arap Körfezi”  arasında tartışmalı bir alan konumunda olmuştur.
            ismi  hala  kullanılmaktadır.  Günümüzde  ise,  XVIII. yüzyılın sonuna doğru yerel ve bölgesel
            Birleşmiş Milletler Pers Körfezi ismine destek  aşiret  reisleri  bu  rekabetleri  kendi  lehlerine
            vermiştir.                                     çevirerek   büyük   bir   ölçüde   özerklik
                 Basra Bölgesi stratejik açıdan son derece  kazanmışlardı. 6
                               2
            önemli  bir  bölgedir. Bölgenin  önemi  Basra
            körfezinden ve bu körfezin Hindistan yolu için       Bağdat’ın 1534’te fethi ile birlikte, Basra
            öneminden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Şehrin,    bu  eyalete  bağlı  bir  sancak  haline  gelmiş  ve
            Basra  Körfezi  ve  Şattü’l-Arap 3  vasıtasıyla  XVIII. yüzyıl başlarında da müstakil bir eyalet
            Akdeniz  limanlarına  giden  yolun  üzerinde   halini almıştı. Osmanlıların bölge ile alakası,
                                                                        7
            bulunması ticari açıdan önemini artırmıştır. 4  1546  senesinde  Ayas  Paşa  komutasında  sevk
                 Osmanlı  Devletinin  Basra  körfezi       edilen kuvvetlerin Basra şehrini hâkimiyet altına
            sahillerine  fiili  hâkimiyeti  Kanuni  Sultan  almasıyla başlamıştır. Böylece Osmanlı Devleti,
            Süleyman döneminde olmuştur. 1507’den beri     Kızıldeniz’in dışında Hint Okyanusu’na açılan



                                                      20
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27