Page 13 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 13
tarih çevresi
Atatürk’ün matematiğe ne kazandırdığını bir örnekle görelim:
Osmanlıca, Farsça ve Arapça karışımı bir cümlenin eşdeğeri olan cümleyi vereceğiz. “Müsellesin, za-
viyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi
müselles demektir.” Bu cümlenin anlamı şudur:: “Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar
üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir.”
ATATÜRK’ÜN ÇAĞDAŞ UYGARLIK ANLAYIŞI
Çağdaşlaşma yolunda, aklı ve bilimi kendine öncü yapan Atatürk çok gerçekçi idi. Madem-
ki Türk ulusu modernleşecekti, o halde, yapılması gereken şey, yaşanılan çağda en gelişmiş ku-
rumları hiç çekinmeden benimsemekti. Çağdaş kurumlar batıdaydı. Öyleyse batı’ya yönelmeliydi.
Atatürk biliyordu ki akla, bilime, insan haklarına dayalı uygarlık, bütün insanlığın malı olan
evrensel bir uygarlıktır. Modernleşme ya da çağdaşlaşma, ATATÜRK tarafından, çağın yeni-
liklerini benimseme, çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşma veya batılılaşma terimleriyle ifade
edilmiştir. Bu konuda “Uygarlığa gitmeyi arzu edipte ulaşmamış devlet hangisidir? ” diyerek
“batı”dan kastedilen ifadenin “çağdaş düşünceye ve bilime, insan aklına ve kişiliğe değer veren,
insana objektif gözle bakan anlayış” olduğunu her fırsatta açıklamaya çalışmıştır.
Çağdaşlaşma yolunda atılacak adımların ancak eğitim ve bilimle mümkün olabileceğine inanan
Atatürk Milli mücadele sonunda 25 Ocak 1923 te Alaşehir'de halka hitaben yaptığı konuşma-
da bilim ve eğitime verdiği önemi vurgulamıştır: " Arkadaşlar! Bundan sonra çok önemli zafer-
lere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, ekonomi, bilim ve eğitim zaferleri ola-
caktır. Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım, yeni bilim ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım."
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın yolunun düşünce ve fikirlere açık, çağdaş ülkelerle il-
işkileri özellikle bilim ve teknik konularda sürdürmek olduğunu savunan Atatürk, bu konuda-
ki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir. (Kocatürk (1985): “Gözlerimizi kapayıp yalnız yaşadığımızı
varsayamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız. Aksine, ileri,
uygar bir ulus olarak uygarlık sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat, ancak bilim ve
teknoloji ile olur. Bilim ve teknik neredeyse oradan alacağız ve ulusun her bireyinin
kafasına koyacağız. Bilim ve teknik için kayıt ve koşul yoktur.”
Atatürk’ün çağdaş uygarlıktan anladığı, yalnız onun taşıdığı değerleri kabullenmek ve kullanmaktır.
Atatürk, bu doğrultuda 30 Ağustos 1925 te Kastamonu'da halka yaptığı konuşmada: "Yaptığımız ve
yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını bütünüyle çağdaş, bütün anlam
ve biçimiyle uygar bir toplum durumuna vardırmaktır. Devrimlerimizin temel ilkesi budur" demiştir.
Görüldüğü gibi, bir ülkenin ve toplumun ayakta durabilmesi, çağdaş uygarlık düzey-
ine ulaşabilmesi için sadece askeri gücün yeterli olamayacağına, mutlaka bu gücün
yanında bilim ve ekonomik güçlerin de yer alması gerektiğine işaret etmektedir.
Atatürk 1933 te "...Türk milletinin yürümekte olduğu gelişme ve uygarlık yolunda, elinde ve
kafasında tuttuğu meşale müspet bilimdir...... " Geçmişte sayısız uygarlık kurmuş bir
ulusun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsi-
ni yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerim-
iz vardır. Bilimsel araştırmalar bunlar arasındadır..." biçiminde görüşünü açıklamıştır.
13