Page 88 - Tarih Çevresi Dergisi - Mart Nisan Sayısı 2021
P. 88
tarih çevresi
gelen topraklarını paylaşma konusunu Müttefik Fakat bu geçiş, iki yıl gibi kısa bir süre sonra, II.
devletler Ağustos 1920’de Osmanlı devlet Abdülhamid tarafından feshedildi. 1908’de
adamlarının tutuşturdukları eline Sevr İttihad ve Terakki Partisi’nin dayatması ile
Anlaşmasıyla halletmiş oldular. Böylece Kanuni Esasi yeniden yürürlüğe girdi. II.
Anadolu topraklarının büyük bir kısmı pay Meşrutiyet adıyla anılan bu tecrübe de pek
edilmiş, İç Anadolu’da küçük bir bölge Türklere verimli olamadı. İttihad ve Terakki Partisinin
bırakılmıştır. Bu süreç ise Türkler için bir “var otoriter idaresi 1918’e kadar devam etti. I.
olma” mücadelesini başlatmış, ardından da yeni Dünya Savaşındaki başarısızlıklar neticesinde
kurulacak devletin ortaya çıkmasını sağlamıştır. 5 parti iktidardan düştü. Bundan sonra, devlet
idaresi değişik şahısların adları ile anılan
“Var olma” meselesi Türkiye hükümetler vasıtasıyla yürütüldü. 9
Cumhuriyeti Devletinin inşa edilmesiyle
neticelendi. Ardından da, modern dünyaya ayak Anayasa, meclis ve hükümet ile Padişahın
uydurarak, “varlığını devam ettirmek” için yetkilerinin sınırlandığı Osmanlı Devleti’nin
toplum hayatının bütün sahalarına yayılan ardından kurulan milli-devlette ise siyasi otorite
inkılaplar ve düzenlemeler gerçekleştirildi. sahibi olma iddiasının sıkıntılara yol açacağı
Köklü düzenlemeler bir yandan Batı modelinde gerekçesiyle Saltanat (1 Kasım 1922) ve
10
yeniden yapılanmanın birer sembolünü teşkil Halifelik (3 Mart 1924) kaldırıldı. Bağımsız
ederken, diğer yandan da, Osmanlı geçmişi ile Türkiye Cumhuriyeti, varlığını ve gelişmesini,
bağların kopartılması anlamına geliyordu. Yeni ardından da gerçekleştirilen inkılâplarını
kurulan Cumhuriyet’in başkentinin Ankara Osmanlıdan devralınan bürokratlar sayesinde
olması da, geçmişten uzaklaşma arzusunun en gerçekleştirmiştir. Zira söz konusu Bürokratlar,
sembolik göstergesiydi. 6 yüzyılı aşkın bir süredir, elde edilen tecrübeler
ile birlikte Cumhuriyet’e intikal etmişlerdir.
Yine bahsi geçen bu kadrolar sayesinde,
Osmanlı devlet anlayışının devamı olarak
Siyasal Sistem
“bürokratik ve merkeziyetçi” devlet anlayışı ve
Osmanlı Devletinde mutlak otoriteyi uygulaması da Cumhuriyet’e aktarılmış oldu. 11
tekellerinde bulunduran Osmanlı Hanedanı,
1517’den itibaren dini yetkilere de sahip oldu.
II. Mahmut döneminde (1808-1839), merkezi Hukuk
idare teşkilat girişilen düzenlemelerle değişime
Birçok ırk, din, dil ve milletten oluşan
uğradı. Böylece klasik Osmanlı devlet ve idare
Osmanlı’da Şer ‘i hukukun yanı sıra Örfi hukuk
anlayışından uzaklaşılmaya, Batı tarzı devlet ve
denen ayrı bir hukuku da uygulamaktaydı. 19.
idare anlayışına yaklaşılmaya başlandı. Bu
yüzyıla gelinceye kadar Şer’i ve Örfi hukuk
bağlamda, devlet vergi toplayan, asker besleyen
birbiriyle örtüşmeyen ayrı sahalarda
ve adalet dağıtan bir mekanizma olmaktan
yürürlükteydi. Zaman içinde mevcut kanunların
çıkarak, eğitim, sağlık, ekonomik gelişme ve
ıslahıyla ve Avrupa’dan alınan kanunlarla bazı
bayındırlık işleri ile de ilgilenir oldu. 7
engeller aşılmaya çalışıldı. Modern anlamda
1876’da Meşrutiyet’in ilanı ile “meşruti- kanunlaştırma hareketlerinin dönüm noktası
monarşi” tarzı bir idareye geçiş gerçekleşti. 8 Tanzimat’tır. Batı hukukuna yönelmeyle birlikte
86