Page 30 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 30

tarih çevresi                                                                                               tarih çevresi



            yandan,  eğitimsizlikleri  nedeniyle,  kime  ve  değil  mi  idi?  Gerçekten  de  Ankara  Garı,              Büyükşehir!                                          DİPNOTLAR
            özellikle neye karşı koymaları gerektiğini bilen  herhangi sakin bir Avrupa başkenti terminalinin                Saint-Gemme     ise,   kendi   kendine          1 Claude  Farrere,  2003.  Ankaralı  Dört
            muhaliflerin oluşmasını da güçleştirir; bu suretle  vermekte olduğu o güveni vermiyordu. Oradaki
            halk  hiçbir  şeye  karşı  koymaz...  Ve,  işte  bu  hamallardan kasketi bol yaldız sırmalı olanını         mırıldanıyordu:  -  Belki  de,  gereğinden  fazla  Hanım, Berdan Matbaacılık, s.17.
            surette,  Türkiye’de  idare  edilenler,  gerçekte,  seçerken  de,  hala,  valizlerini  ona  teslim          büyük...                                             2 Farrere (2003), s. 14-19.
            idare edenlerin yapmış oldukları hatalar kadar  etmesinin doğru olup olmayacağından pek emin                     Otobüs Ankara Palas’ı gardan ayıran o bin
            yanılmış olmaz. Buna katılıyor musunuz?        değildi.  O  sıralarda  son  derece  şık  giyinmiş          beş yüz metreyi aşmakta iken, yeni ve demokrat        Kaynakça
                                                           birkaç kadın da, vagondan inmiş bulunan doktor
                 sandı:                                                                                                ve de tüm yeniliklere açık Türk anlayışının bu        Farrere,  Claude.  2003.  Ankaralı  Dört
                                                           Villandry’yi karşılamak için koşuştular. Şayet bu
                 - Evet... tamamen...                      sıkıntılı memleketin kadınları hep böyle iseler,            araştırma gönüllüsü, bu işte göstermesi gereken  Hanım. Arion Yayınevi.2     Farrere (2003),
                                                                                                                                                                       s. 14-19.
                                                                                                                       tavrı ayarlıyordu.”2
                 Suint-Gemme bir değişikliği arıyordu. Ve  çok güzel giyinmekte olmaları gerekmektedir.
            bunu  da,  vagonun  açık  penceresinden        Paris’in en şık caddelerinde görünen kadınların
            yakalayabileceğini                             aynısıydılar...

                  - Bir dakika! bu da ne? Gerçek bir zirai       Luc  Saint-Gemme  azıcık  miyoptu.
            tesis...  Sanki,  gerçek...  Ben  ki,  sabahtan  beri  François  Villandry’yi  karşılamaya  gelen
            öylesine aramış...                             kadınların basbayağı güzel oldukları da belli idi.
                                                           Sarışınlardı. Lüks bir araba onları bekliyordu.
                 Villandry pencereye doğru döndü:
                                                           François Villandry onlarla arabaya bindi; araba
                 -  Ah!  bu,  hakkında  epeyce  şey  duymuş  da hemen hareket etti.
            olduğum    Gazi    Çiftliği    olsa    gerek...      Saint-Gemme’e gelince, Ankara Palas’ın
            Haklısınız...  Etrafa  bakınmanın  değerini    otobüsüne  binmekten  başka  yapacağı  bir  şey
            ispatlayan bir neden... İnsan gücünün bir çölü  yoktu.  Yolcuları  pek  fazla  olmayan  otobüs
            verimli  bir  toprak  haline  getirebileceğini  beklemeden kalktı. Ve, böylece Saint-Gemme
            ispatlayan  iyi  bir  iş...  Sonuçlar  pek  zayıf  Türk başkentini hemen tanıma imkanını buldu.
            olabileceğine  göre,  hem  bir  delilik  olarak  Gar şehirden oldukça uzak olduğundan epeyce
            adlandırabilirsiniz...  Ne  var  ki,  benim  bu  tür  bir  yolu  kat  etmeleri  gerekiyordu.  Yokuşun
            deliliklere karşı bir zaafım var... Ve, böylece  yukarılarında  iki  ikiz  tepe  kendilerini  belli
            Gazi  Çiftliğini  gördüğümüze  göre  Ankara’ya  ediyordu.  Biri,  büyük  bir  ihtimalle  Roma
            yaklaşıyor olmamız gerek.
                                                           devrinden kalmış yan yıkık bir kaleyle taçlanmış
                 Valizlerini kapatmış ve seyahat paltosunu,  olup gerçek eski Türk evleriyle kaplanmıştı; ve
            katlamış  olarak  Saint-Gemme,  ağır  trafikle  aralarında ikide bir minareler yükselmekteydi…
            herhangi bir ilgisi olmadığı görülen bir taşra garı  Diğeri  ise  çıplak,  kara  ve  tuhaftı.  Kabaca
            ile karşılaştı. Gemme, her ne kadar bu yol işleri  kazılarak  açılmakta  olan  bir  yol  iki  tepeyi
            hakkında  fazla  bir  şey  bilmiyor  ise  de,  bunu  birbirinden  ayırıyordu.  Kuzeye  doğru  da  çöl
            hemen anladı. Trenin frenleri gerilmiş ve kendisi  uzanıp gidiyordu. Ancak güneye doğru, güzel
            yavaşlamıştı;  ve,  sonunda,  lüks  bir  tartı  olmaktan  çok,  büyük  olma  iddiasında  olan
            mahallinin önünde durdu.                       modern binalar kendilerini göstermekteydiler;
                                                           hepsi de birbirinden ayrı, birbirinden uzak, çok
                 Luc Saint-Gemme, vagondan indiğinde,
            benliğinin  derinliklerinde  belli  belirsiz  bir  uzak yapılmış binalar, evler...
            gururun emarelerini hissetmekte idi. Sarı Asya       Otobüsün şoförü tüm güneyi kucaklayan
            ile böylesine karşı karşıya gelmesi bir cesaret işi  bir  jest  yaparak  izahat  verdi:  Yenişehir…



                                                       28                                                                                                         29
   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35