Page 28 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 28

tarih çevresi                                                                                               tarih çevresi



            aralarında, tamamen çıplak ve herhangi biz insan  Amerikan  tarzda  inşa  edilmiş  bu  yeni  ancak          Villandry  o  doğu  esintisini  ta  içlerine  kadar  Daima, ben idareci konumda olanlardan
            yapısından  yoksun  step  her  şeye  tilkim    küçük binalar ile dik açılı küçük yollar, görkemli           çekti.Nezaketen Sain-Gemme de derin bir soluk  söz ediyorum. - Peki... ya, idare edilenler?
            duruyordu.  Bir  veya  iki  metre  derinliğinde  olma iddiasındaki idare binalarını çevreliyordu.           aldı: - Hiç koku gelmiyor.                           -  Ah!  Bu  başka  bir  konudur.  Ben  size
            kazılmış  birkaç  çukur,  buranın  belki  de   Çirkin  görünümlü  ve  işçi  veya  madenci                         - Hayır. Bir de, İran’da olsaydık neler  Türk  halkı  hakkındaki  görüşümü  söylemek
            ağaçlandırılmaya  çalışıldığını  gösteriyordu.  barakalarına  benzeyen  bu  evlerin  çirkinliği,            olacaktı! Çiçek kokuları; keza Arabistan’da da  istedim. Halk hakkında konuşacak olursak, o,
            Fakat, böyle bir girişimi destekleyecek başka  Timur’un  ayak  basmış  olduğu  bu  korkunç                                                                 dünyanın  en  iyilerinden  biridir...  Ahlak,
            herhangi  bir  şey  yoktu;  verimli  toprak    toprakların  tarihin  derinliklerinden  çıkmış              olsaydık Leydi Macbeth’in, gerçekleşmeyecek     kanunlara itaat, dürüstlük, cesaret, sebat, zayıf
            yokluğuyla su kıtlığı, kuru ağaçları dahi ortadan  dekoru içinde daha da belirginleşiyordu. Saint-          umudu içinde, o küçük ellerine sürmekte olduğu  olana karşı yumuşaklık ve şefkat ile hiçbir şeyin
            kaldırmıştı.                                   Gemme,  çevredeki  görünümün  karmaşasının                   yoğunlaştırılmış rayıhalar... Burada ise, hiç!  eğdiremeyeceği doğuştan bir gurur... İşte, size
                  Saint-Gemme ‘çok kötü’ diye mırıldandı.  farkında  idi.  Tarlaların  çevresinde  toplanmış                 Satint-Gemme merak içinde sordu:          Anadolu  köylüsü!  Hiçbir  zaman  size,
            Yanılıyordu.  Güzel,  fakat  tuhaftı.  Bu  sert  ekinler  fazla  değildi.  Küçük  tarlalar  en  iyi              -  Siz  hiç  İran’da  veya  Arabistan’da  söylenmesi  gereken  iyi  şeylerin  yarısını
            topraklardan karanlık  bir  yazgı  geçmişti;  belki  şekilde işlenmiş olmalarına karşın, elde edilen        bulundunuz mu?                                 söylemeyecektir. Buna rağmen, bu köylü, tam
            de    Timurlenk’in    bedduası...    kim    bilir?  ekin miktarı çok azdı. Anlaşılıyordu ki bu yeni              -  Hayır.  Fakat  Pierre  Loti  bizlere   anlamıyla  bir  köylüdür.  Bir  ara  seviye
            Asya’nın  en  ürkütücü derinliklerinden kopup  köylerdeki insanlar, tıpkı eski köylerdekiler gibi,          İsfahan’dan  söz  etmiştir  ve  de  Peygamber’in  olmaksızın, bu köylüden bir devlet adamı, hatta
            gelen Moğollar ile onları adım adım takip eden  ellerinden gelebileceğinin- en iyisini yapmakta                                                            bir muhalefet adamı çıkmaz. Hatta, Türkiye’de
            Atilla,  acımasız  Cengizhan,  aksak  Timur’lar  idiler. Yazgıları ile tarihlerinin kötülüğünde ise,        mezarı  Medine’de  bulunmaktadır.  Sizin       orta  sınıfın  olmadığını  da  görüyoruz;  bunun
            hiçbir  zaman  hiçbir  şeyi  yaratmayıp  önlerine  onların en ufak bir kabahati yoktu.                      seviyenizdeki  bir  romancıya  fazla  bir  şey  nedeni de, Türk halkının dünyanın en demokrat
            çıkan her şeyi daima yakıp yıkma yazgısını da        - Tüm bu zavallı uğraşın neye yaradığını               söylemeye  gerek  yok...  Bugünkü  Türkler,    halkı olmasıdır. Eski zamanlarda büyük vezirler
            beraberlerinde getirmişlerdi.                  bir türlü anlayamıyorum...                                   görüyorsunuz ki Moğollar ile Arap ve İranlıların  de,  şeyh-ül-İslamlar  da,  çamurlar  içindeki
                                                                                                                        bir Karışımıdır... ve, burada ben ne Çerkez, ne  ayakkabılarını parlatan ayakkabı boyacıları ile
                 1402’de en parlak zaferlerini kazanmak          Saint-Gemme  hep  bu  aynı  sözleri                    Kürt  ne  de  başkalarından  söz  ediyorum...
            üzere bu Ankara yaylasına geldikten bir süre   mırıldanıp  duruyordu.  Koridorda  garsonun  o               Kısacası,  oldukça  karışık  bir  ırk...  tıpkı  biz  tamamen aynı seviyede kabul edilirlerdi. Bundan
            sonra,  arkalarında  yıkım  ve  yokluktan  başka  bilinen sesi, vagon-restoranda kahvaltının hazır          Fransızların  olduğu  gibi...  Buralarda,  Ankara  iyisi de olamaz; ta baştan beri halkın düşüncesini
            kendilerini   anımsatacak    hiçbir   eser     olduğunu bildiriyordu. Romana düşüncelerinden                çevresinde,  en  ufak  bir  İran  veya  Arap  izine  yücelterek  kendine  saygıyı  yeşerten  bir
            bırakmaksızın gerisin geriye dönmüşlerdir.     sıyrılıp oraya yöneldi.                                      rastlanmıyor, hele Kafkas izi hiç yok. Yalnız  düzenden daha iyi bir şey tasavvur edilemez.
                                                                                                                                                                       Fakat, aynı zamanda, bir çöpçü ile bir şeyh-ül-
                 Saint-Gemme açık pencereye yaslanmış            Francois Vilandry kahvaltısına başlamıştı              Moğollar ortaya çıktılar. Timurlenk hala yaşıyor  İslam  veya  vezir  arasında  bir  orta  sınıfın
            dışarıyı seyrediyordu. Birden, yıkıntılarla dolu  bile.  Stendhal  ödülünün  genç  sahibini  görür          ve tüm çevreyi dolduruyor. Beyazıt Yıldırım,   oluşmasına da ta baştan engel olacak bundan
            harap bir köy ile karşılaşınca şaşırdı. Ekilmiş,  görmez ona dostça seslendi:                               onun talihsiz rakibi tamamen silindi. Bugünkü  güçlü bir durum da olamaz. Görüyorsunuz ki,
            ancak, güçlükle işlenmiş olduğu her halinden                                                                Türkler  de,  kendilerinin  oralardan  gelmiş  aziz dostum, insan oldukça zavallı bir yaratıktır.
            belli olan küçük tarlalar o harap evlerde hali       -  Size,  Ankara  platosunun  İstanbul’un              olmalarını  buralardan  gelmiş  olmalarına     Onu, ancak sopayla bir yere sürebilirsiniz. Ve,
            insanların yaşamakta olduğunu gösteriyordu.    banliyölerine hiç benzemediğini söylemiştim...               yeğlerler. Tuhaf, çocukça bir görüş... Değil mi?  bu hususta en etkili sopa da, hasetten başka bir
                                                           Ne kadar da sert katı bir toprak! değil mi? Ah!
                 -   Anlayamıyorum...   Bugünün   büyük    O Moğol atlarının nal izleri hala duruyor. Bu hep            Ne yaparsınız ki, bu görüş yakında tanıyacağınız  şey  değildir.  Şeyh-ül-  İslam’ın  elini  sıktığı
            kültürünün   bu   topraklardan   çıkmış   olmasını  öyle!  Ama,  tam  tersine,  ne  ışık!  Güneşin          Ankara  çevrelerinde  benimsenmiş  ve  kabul   ayakkabı boyacısı, bu hareketle kendisini şeyh-
            anlayamıyorum...     Canlandırıcı     bazı     doğuşunu gördünüz mü? Alev, alev yanıyor! Ve,                edilmiştir. Ve de asıl tuhaf olan husus da, uzak  ül-İslam’ın  seviyesinde  görmüş  olmakla,
            mayalanmalar gerekmiş olmalı...                ayrıca,  toprağın  engebelerinde  bu  bozkır                 doğudakinin dışındaki tüm ırk bağlantılarını ret  durumundan memnun kalır. Ve, dolayısıyla, bir
                 Romancı bir yandan bunları düşünürken,    renginin üzerinde oluşan menekşe gölgelerine                 etmelerine   rağmen,   kendilerinin   batılı   müessesede memur veya Galeries Lafayette’te
                                                                                                                                                                       satıcı  olabilmek  için  çırpınan  batıdaki  bir
            diğer  yandan  gözlerini  çevresine  dikmiş    bakın!  Her  taraftan  göğü  kamçılamakta  olan              olduklarını iddia etmeleridir.                 ayakkabı  boyacısının  çabasını  göstermez.  Bu
            bakıyordu.                                     menekşe gölgeler... Ve, bu Anadolu havasını                       - Ne?                                     şartlar  altında  da,  orta  sınıf  oluşamaz.  Aynı
                                                           ciğerlerinize  çekin!  Alkol  gibi  çarpan  saf
                 Daha ileride, birbirlerinden çok uzak ve                                                                    - Evet. Öf tüm bunları ve buna benzer     zamanda, bu durum, bir yandan tesadüflerin en
            tamamen ayrı, ancak modern görünümlü bu tür    oksijen...                                                   diğer birçok şeyi, size kendileri söyleyeceklerdir.  üst mertebelere yükselttiği idarecilerin yerlerine
            yerleşim merkezleri devam edip gitmekteydi.          Etrafa  bir  serinlik  çökmüştü.  François             Tabii...                                       yenilerinin yetiştirilmelerini güçleştirirken, diğer



                                                       26                                                                                                         27
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33