Page 7 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 7
tarih çevresi
devletinde de geçerliliğini korumuş, “Şer` ve Kanun” ile “Din ve Devlet” kavramları yan yana kullanılmıştır.
Nitekim doğrudan çağdaş bir kaynak olarak Fatih dönemini anlatan Târih-i Ebü’l-feth’in müellifi Tursun
Bey’e göre, toplum padişahın varlığına ve mutlaka sivil otoriteye muhtaçtır 5. İslâmî anlayışa göre ulü’l-emr
helâli haram ve haramı helâl yapmama şartıyla bazı hususlarda kanunlar çıkarabilirdi. Yani bir hükümdar
hükmü altındaki arazinin idaresine, kamu ve idare hukukuna dair yasalar çıkarabilir, hatta had ve kısas
cezaları dışında tazir hakkını kullanabilirdi. Fakat şer`-i şerîfe zıt bir örfün kanun haline gelmesi söz konu-
su olamazdı. Bir hükümdar mal, can, ırz masumiyetine, zayıfın himayesine ve toplum yararına ait yasalar
koyması halinde tahttan indirileceğini bilirdi. Osmanlı uygulamasında şer’î hükümlere “ahkâm-ı şer’iyye”
örfî hukuk kurallarına ise “kavânîn-i örfiyye” denilmiştir.
Devlet kuran Türk hükümdarlarının kanun yapmalarının gelenek haline geldiği söylenebilir. Os-
manlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi döneminde ilk örfî kanunların çıkarıldığı, daha sonra ihtiyaç
duyuldukça her padişah döneminde yenilerinin yapıldığı bilinmektedir. Ancak bu kanunların kanunname
şeklinde tedvin edilmiş olduğuna dair yeterli bilgiye sahip değiliz. Ancak Osmanlı kroniklerde bu düzenle-
melerden söz edilmektedir. Yazılı bilgi eksikliğinin başlıca sebebinin, devletin geçirdiği badireler, özellikle
Fetret Devri gibi kesintiler olduğu söylenebilir.
Padişahlara yasama hakkının sadece şeriatın serbest bıraktığı alanlarda olduğu unutulmamalıdır.
Nitekim Osmanlı padişahlarının bazı örfî uygulamaları yasalaştırırken ulemaya danıştıkları bilinmektedir.
Devletin ilk idarî ve mülkî teşkilâtını yapan Osman Gazi (1299–1324) zamanında pazar vergisi demek
olan “bâc-ı bâzâr”ın çıkarıldığı malumdur 6. Bu örfî hukuk alanında çıkarıldığı bilinen ilk Osmanlı ya-
sasıdır. Orhan Gazi (1324–1362) zamanında Bursa, İznik, İzmit ve Edirne’nin fethiyle büyük bir devlete
dönüşen ülkede daha kalıcı idarî, adlî ve askerî düzenlemeler yapılmıştır. I. Murad Hudavendigâr (1362–
1389) zamanında Balkanlar’da yapılan fetihler ve Anadolu’da gerçekleştirilen ilhaklarla vasal devletlerden
oluşan bir imparatorluğa dönüşen Devlet-i Aliyye mülkî alanda eyalet ve sancaklara bölünmüş, askerî al-
anda ise kapıkulu ocaklarından yeniçeri ve acemi ocakları kurulmuş; timar sistemi rayına oturtulmuştur.
Asker ihtiyacı için savaş esirlerinden yararlanılması için “Pençik Kanunu” çıkartılarak yürürlüğe konul-
muştur 7. Babasının vasal imparatorluğunu merkezî imparatorluğa döndüren Yıldırım Bayezid (1389–1402)
döneminde daha önceki kanunlar uygulanmaya devam edilmiş, bunlara birkaç maden yasası ile vilayet
kadılarına yönelik resm-i kısmet8 ve sicil akçesi yasaları gibi yenileri eklenmiştir 9. Yıldırım’ın Timur’a
yenilmesinden sonra başlayan Fetret Dönem’inde (1402–1413) ve ömrü ülke birliğini sağlamakla geçen
Çelebi Mehmed zamanında (1413–1421) yeni kanun çıkarılıp çıkarılmadığı bilinmemektedir. Ancak feti-
hlerin durması sebebiyle Pençik Kanunu’nun uygulanamaması Osmanlı tebaasından Hıristiyan ailelerden
devşirme yapılmasının bu dönemde yaygın hale geldiği genellikle kabul gören bir gerçektir. Aynı şekilde
bunun oğlu II. Murad (1421–1444; 1446–1451) zamanında eski uygulamaların devam ettirildiği, bu arada
devşirme işlerinin bu dönemde bir kanuna bağlandığı söylenebilir.
5 Târih-i Ebü’l-Feth (nşr. Mertol Tulum), İstanbul 1977, s. 10 vd.; Halil İnalcık, Türk Tarihinde Türe (törü) ve Yasa Geleneği”, Doğu – Batı,
sayı 13 (Kasım – Aralık – Ocak 2000-2001), s. 65 vd.; aynı müellif, “Şerîat ve.
Kanunnâme”, Osmanlı’nın İzinde - Prof. Dr. Mehmet İpşirli Armağanı (haz. Feridun M. Emecen, İshak Keskin, Ali Ahmetbeyoğlu), İstanbul
2013, II, 121-124.
6 Tevârîh-i Âl-i Osman (nşr. Âlî Bey), İstanbul 1332, s. 19–20.
7 Abdülkadir Özcan, “Pencik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), İstanbul 2007, XXXIV, 226-228.
8 Resm-i kısmet, kadıların veya kassam denilen görevlilerin askerî sınıfın miras taksimi gibi işlerden aldıkları vergi demek olup “kısmet-i
askeriye” olarak anılırdı.
9 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, İstanbul 1990, I, 255–259
7