Page 25 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 25

tarih çevresi

de bu sancaklara bağlıydı. Sancak 1 şehir merkezi, 2 kasaba ve içerisinde nüfus yer alan 3 de kale bulunmaktaydı. Adana’ya
bağlı nahiyeler ise Adana (merkez nahiyesi), Yüregir, Sarıçam, Dündarlı, Hacılı, Karaisalı, Berendi, Ayas ve Kınık nahi-
yeleridir. Şimdi bu nahiyelerin yeri ve isimleri hakkında kısa açıklama yapmak istiyoruz.

          Sancağa ve sancağın merkezi olan şehrin adı olan Adana adının nereden geldiği konusunda farklı görüşler bu-
lunmaktadır. Bunlardan en ünlüsü Adana isminin gök tanrısı Uranus’un oğlu Adanos ile ilgili olduğudur. Hint-Avrupa kö-
kenli Adana ismi üzerine yapılan etimoloji çalışmaları ise kelimenin a(n) = üzerinde, yanında ve –dânu = nehir
kelimelerinden meydana geldiğini ve “nehir üzerinde” anlamında anlaşılabileceğini göstermektedir. Osmanlı döneminde
ise şehrin adı önceleri “dal” harfi ile yazılmaktayken Edirne şehri ile karışmaması için “tı” ile yazılmaya başlamıştır6.
Adana şehri 1525 yılında 17 mahallesi olan toplam 597 nefer vergi nüfusuna sahip küçük bir şehir idi7.

          Adana mahalle isimlerine baktığımızda mahalle isimlerinin pek çok Anadolu şehrinde olduğu gibi genellikle
mescid veya cami isimleri ile anıldığını görmekteyiz. 1525 yılında Adana’da ilk Cuma namazının kılındığı Cuma Mescidi
henüz minaresi yapılmamış olduğundan bu adla anılmakta ve etrafında oluşan mahalleye de Cuma Mescidi Mahallesi
denilmekteydi8. Su Gediği diye bilinen mahalle Ramazanoğlu Selim Bey’in buraya bir mescid yaptırmasından dolayı
Selim Bey Mescidi Mahallesi diye anılır oldu. Ulu Cami etrafında yeni kurulmaya başlayan mahalle Cami-i Cedid-i Halil
Bey diye adlandırıldı ve sonra adı Ulu Cami Mahallesi oldu. Adana’nın cami ve mescidlerle anılan diğer mahalleleri ise
Çukur Mescid, Mescid-i Saçlu Ahmed, Kadı Mescid, Akça Mescid mahalleleri idi. Adana şehir merkezinin çekirdeği kabul
edilen antik öneme sahip Tepebağ mahallesi 1525 yazımında görülmediği halde 1547 yazımında karşımıza çıkmaktadır.
Şehir merkezinde bulunan tek zaviye Yaraş Dede Zaviyesi olup etrafında oluşan 18 haneden oluşan mahalle de aynı adla
anılmıştı. Adana’nın diğer mahalleleri ise Bab-ı Tarsus (Tarsus Kapısı = Ters Kapı), Keçeci, Veled-i Kantar (Kantaroğlu),
Debbağân (Tabakhane), Hacı Fakihoğlu, Yukarı (=Hamid Hacı), Kara Sofu (Kara Soku = Ahilü), Kassarcılar mahalleleridir.

          Bugün Kara Soku Mahallesi olarak bilinen mahalle 1536 kaydında Kara Sofu mahallesi olarak geçmekte ve Kara
Sofu’nun da tarihî kimliği Adana mirlivası olduğu verilmektedir. Aslında “soku” kelimesi de Türkçe olup, “Taş dibağin
tokmağı; havan, büyük taş dibek anlamlarında kullanılmaktadır9. İsmani başına gelen “Kara” sıfatı da aslında her iki
şekilde kullanıma izin vermekteyse de biz bu ismin 1536 kaydına dayanarak kişi isminden geldiğine ve halk arasında bo-
zularak bu hale dönüştüğüne inanmaktayız.

          Yüregir, Ramazanoğulları beyliğini kuran Ramazan Bey’in babası olup Çukurova’ya ilk gelen 6 boy beyinden
birisi idi10. Aşıkpaşazade “Yurdgir” şeklinde yazdığı Yüregir’i Üç-ok’un oğlu gibi göstermektedir. Yüregir adına kişi adı
olarak XVI. Yüzyıl defterlerinde çok seyrek rastlamaktayız11. Yüregir, incelediğimiz dönemde Ceyhan ve Seyhan ırmakları

6 Şemseddin Sâmi, Kâmûsü’l-a‘lâm, c.IV, İstanbul 1311 (1894), Mihran Matba‘ası, s. 219; Yusuf Halaçoğlu, “Adana”,
DİA, c.I, İstanbul 1988, s.349.
7 TD.450(1525), s.XXIX.
8 Ramazanoğlu Halil Bey o zaman Cami-i Cedid denilen Ulu Camii yaptırdıktan sonra Cuma Mescidi’ne Piri Bey bir
minare ve bahçesine bir medrese yaptırdı ve yapı artık Cami-i Atik diye anılmaya başladı. Daha sonra camiin kapısı
önünde halk yağ sattığı için cami Yağ Camii diye anılmaya başladı.
9 Cem Dilçin, Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara 1983, s. 189.
10 Aşıkpaşazâde (Derviş Ahmed Aşıkî), Tevârîh-i Al-i Osmân (Aşıkpaşazâde Tarihi, Şahin Kitabevi faksimile neşri, İstanbul 1332, s.
225. Diğerleri Kosun Varsakı, Kara İsa, Özer, Gündüz ve Kuş Temür idi.
11 Örnek olarak Kars-ı Maraş (Kadirli) İcmal Defteri’nde geçen İskender veled-i Yüregir ve Kara Kurd veled-i Yüregir
adlı timarlı sipahileri gösterebiliriz. Bkz.: İD.290 (1564), v. 119a, 36b.

                                                               23
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30