Page 6 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 6
tarih çevresi
OSMANLI MONARŞİSİNİN OLUŞUMU VE MUHALEFET*
Prof. Dr. Haldun EROĞLU
On dördüncü yüzyıl, Avrupa siyasal düzeninde otoritenin kalıtsal/soya dayalı haliyle bir kişide to-
plandığı, tek erklilik olarak da adlandırılan (https://sozluk.gov.tr/) monarşinin başlangıç çağıydı. Geç
orta çağ Avrupa monarşilerinin güçlenmesinin temel nedeni, feodalitenin çözülmesi ve kilisenin etkin-
liğinin artmasıydı. (Arslaner-Eryücel, 2010, s. 10) Böylesine bir sonuçta, kilise kuramcılarının önemli
rolü vardı ve bu yüzden Avrupa monarşilerinde inanç baskındı. (Lipson, 1973, s. 257-258) Başlangıçta
yerel kuvvet olarak, krallığın güçlenmesine engel olan feodal düzen buna rağmen sınırların ortadan
kalkmasına yol açmamıştı ve içlerinden hiçbiri krallık iddiasında bulunmamıştı. Kutsal ve görkemli
krallık, tahtın varislerine ait kabul ediliyordu. (Touchard, 2015, s. 184-185) Ancak zamanla feodal
güçler parçalandıkça gücü tek elde toplayan krallar, onlarla sarsıcı ve sert bir mücadeleye girdiler
ve bundan zaferle çıktılar. Kilise gücünü de arkasına alan Avrupalı monarklar, ailelerini hanedanlığa
dönüştürerek Fransız ihtilalinin yaratacağı yeni akıma kadar oldukça etkili oldular ve iktidarı ellerinde
tuttular. Monarşilerin gelişmesine katkısı olan din adamlarının, kralları ve prensleri teşvik etmelerinin
sonucunda, inanç: monarşinin iki ana temelinden biri haline gelmişti. Monarşiyle birlikte güçlenen
Hristiyan din adamları; krallara, bilgelik, ihtiyat, adalet, yüce gönüllülük gibi vasıfları yüklemekten
geri durmadılar. Kilisenin, monarklara verdikleri desteğin yanında monarşiyi ayakta tutan ikinci etken
ise halkın itaati idi. Din adamları bunda da etkili oldular ve halkı, yönetime boyun eğmeye yönlen-
diren başat unsurlar arasında yer alarak başarı sağladılar. Kralların, peygamberler gibi, bazı hastalıkları
iyileştirebilen tanrısal bir güce sahip olduğu varsayılmıştı. Kral her şeyin üstündeydi. O elindeki ye-
tkiyle, bütün krallığın koruyucusuydu. Kurumları istediği gibi düzenleyebilirdi ve koyduğu kural-
lara herkes uymak zorundaydı. (Touchard, 2015, s. 187-189) Bu haliyle orta çağ Avrupa yönetim
anlayışının vardığı yer mutlak monarşinin ta kendisiydi.
Hemen hemen aynı döneme denk gelen zaman diliminde Türkiye’nin batı ucunda ortaya çıkan yeni
siyasal oluşum, monarşinin hâkim olmaya başladığı kıta Avrupa başta olmak üzere Akdeniz ve Karaden-
iz’i de kapsayan komşu coğrafyalarda bundan sonraki gelişmeleri belirleyecek bir güç olarak ortaya çık-
mıştı. Kurucusuna izafeten Osmanoğulları olarak adlanacak yeni siyasal yapı, kendilerinden önce Türki-
ye’de siyasal hâkimiyeti elinde bulunduran Selçukoğullarının yıkılmasının yarattığı karmaşanın sebep
olduğu belirsizliğe rağmen kısa sürede sağlam bir temele oturtulmuştu. Orta çağın geleneksel otoriter1
*Bu yazı, Çelebi Dergisi, Sayı 5, (Ağustos 2021)’de yayımlanmıştır.
6