Page 55 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 55
tarih çevresi tarih çevresi
başka yerlerde yılların tecrübesi vardır. yere kendi öz toprağı, kendine mahsus toprak toprağı ya çölün kumu örtmektedir. Bunların Ankara, budur.
adını verememiştir. duvarları yıkılmış, bunların hisarları fatihin
Bütün bu işlere vücut veren tektek Devlet merkezinin naklinde, öyle iddia
milyonlarca emek ve sonunda muvaffakiyete Şimdi halbuki; imparatorluğun terekesi ile savletine dayanamamıştır. Evleri yerlere edildiği gibi, stratejik sebepler âmil olmamıştır.
inkılap eden binbir muvaffakiyetsizliktir. Bu kurtuluş harbinin kızgın ateşleri arasından bir kapanmış, insanları dağılıp gitmiştir. Ve bir Sebepler, ruhidir.
başarı belki dağınıktır; adsız olduğuna, sessiz ve yurdun doğduğunu görüyordu. Bu toprağın başka noktada, yeni hakanın sarayı ve şehri İstanbul ne aslı, ne tarihi ne de ismi
gönülsüz devam ettiğine hele hiç şüphe yoktur. üzerinde, o, dünkü “göçebe”, şimdi artık yükselmiştir. bakımından hiç bir zaman bir Türk şehri
Buna rağmen halbuki, Türk milletinin en “yerleşik” olmakta ve sarsılmadan durmaktadır. Bu ezeli kanun, Asyalı milletlerle bazı olmadığı gibi olmayacaktır da...
şaşırtıcı başarısı, bu alandaki başarıdır. Yeni Ankara, bu hâdisenin sembolü ve şark Avrupası milletlerinde bugüne kadar
Tali bu şehre, bulunduğu nokta itibariyle,
Türk milletinin ilk defa olarak meydana şahididir. Ankara ile, Türk, yeni yurdun itibardadır. Ne zaman tarihi inkişaflarında bir öyle geniş ufuklar vermiştir ki, bunların hiç bir
koyduğu bu cemiyet, bünyesi ve yapısı itibariyle, hidayetine varmaktadır. Ankara, bu yeni yurd duraklama yahut kapma olsa, devlet milli sınır içinde kalmasına imkan yoktur.
merkezlerini değiştirirler. Bükreş - Moskova -
tamamen garbteki cemiyetin aynı olacaktır. uğruna yatırılan rehindir. Ankara, ilk şehirdir ki, Bugünkü fukaralığına ve bakımsızlığına rağmen,
Nasıl ki bunu çerçevelemekte olan devlet ve onu yalnız Türkler inşa etmiştir. Şimdiye kadar Tokyo arasındaki devlet merkezlerinden hiç bir İstanbul, bir dünya şehri, dünyanın şehridir.
ekonomi de garbteki örneklerinin aynı olarak nereyi fethettiler ve içinde oturdularsa, orayı tanesi, bundan yüz sene önce, merkez değildi. Sokaklarında türlü diller çınlamaktadır, insanları
tasavvur edilmekte ve tahakkuk ettirilmektedir. kendilerinden önce başkaları inşa etmişti. Öyle Türkiye Cumhuriyeti’ de, merkezini türlü kaynaklardan gelmektedir, havası da üç
ki, onların göçebe ruhları, bu şehirlere karşı padişahlar şehrinden kaldırmakla bu kanuna
Yakın bir göçebelik hayatının son derin bir bağlılık duyamadı, o şehirlerde kalmak ayrı alemin ihtirasları, arzuları ve ihtilatları
artıklarını, bu cemiyet, acele, tasfiye kararını, içten veremedi. İstanbul da dahil olmak uyuyordu. Şu var ki, o, yeni merkezini geçici yüzünden ağırdır, bunaltıcıdır.
olarak ve bir handa mola verir gibi seçmiyordu.
etmektedir. Yeni cemiyette, Türk, “mukim” üzere, bu şehirler, Türkler için, sadece konak Türkiye Cumhuriyeti, devletinin merkezini, Böyle bir havada ve böyle bir toprakta,
olacaktır ve kendi yurdunun toprağında kendisi yerleri idi. Türk varlığının müstakil hayat Türk milli ruhunun fidanı, sürüp gelişemezdi.
- yalnız kendisi kök salmış olacaktır. sahaları, müstakil arzu sahaları, müstakil başarı orada oturmak ve orada artık kalmak için Ona daha sağlam, daha azad, daha sert bir hava
seçiyordu. Bu itibarla, yeni merkez Ankara, Türk
İlk defa olarak, Türk, kendinin olan, sahaları değildi. milletinin şu sıralarda yaratmakta olduğu eseri ve daha el değmemiş, daha kuvvetli bir toprak
maddesiyle hazır ve geografyası ile mevcut olan Göçebelik hayatının başıboş akışı ile temsil etmektedir. Ankara, Türk varlığının lâzımdı. Hattâ İstanbul’daki her taş ve her saray,
bir yurt elde etmiştir. Bir yurd ki, kendinindir, İslami kozmopolitlik yüzünden mekan ve zaman korkunç olduğu kadar kahramanca Türk kudretinin gerilemesi ile inkırazını ve
kendisine vazifeler yüklemektedir ve bütün bahislerinde karar kılmaktan çekinen Türk ruhu, değişmesinde, diri bir sembol vazifesi yabancının gururunu anlatan bir şahid ve hattâ
bunların mesuliyetinden, yalnız kendisi şimdi artık Anadolu’nun çetin toprağına görmektedir. Ankara, geri gelmeyecek olan bir mavi boğazların üzerinde dolaşan bir hayal,
mesuldür. Bir geografik bölgeye bağlı bağlanmakta ve ondan kendine yeni ve öz bir sondan sonra bir yeni başlangıç ve mesuliyetlerle büyük milli şerefin çiğnendiği günleri hatırlatan
bulunmak, garp devletlerinin varlığını tayin eden yurd yapmaktadır. Türk ruhu, bu toprakları dolu bir istikbale doğru yiğitçe atılmış ilk bir diğer şahid olmasa idi...
bir esastır. Türk için halbuki, böyle bir esas kendi, örneğine göre işlemektedir. Bu toprakları adımdır. İstanbul’un indirildiği tahta başkasının
yepyeni bir şeydir. işledikçe, Türk ruhu, kendi selametini bulacaktır; Bu millet, son defa olmak üzere göçebe değil de Ankara’nın oturtulmasına gelince, bu
Bir zamanlar, Türk, doğu ile batı yahut çünkü bu ruh için, selamet arayacak başka yer tasasızlığına uyarak, çadırlarını Boğaziçi’nden bir kere, onun, Anadolu yaylasının bağrında
şimal ile cenupta topraklar fethetmişti; padişahı kalmamıştır. söküyor ve Anadolu’nun bağrına kuruyor. Fakat bulunmasından, bundan sonra da, uzanan
için. Bunun arkasından, ufalma devresine giren Tradisyonlarına bağlı kalarak yaşayan ve aynı zamanda ve “yerleşik” olmak kararını demiryolunun nihayetinde bulunmak itibariyle,
imparatorluğun eyaletlerini memur olarak idare “yerleşik” olan garbta, bir kuvvet bir diğerini vermekle bütün bu görüş tarzına kat olarak veda kurtuluş harbinin epik kahramanlık günlerinde,
etmiş, hududlarını asker olarak müdafaa etmeğe tahtından indirdi mi, taç ve taht gibi birçok zahiri ediyor. Artık Ankara’da kurulanlar, çadır hem ordu karargahı olmağa hem de ihtilâlin
çalışmış yahud muhacir kafileleri halinde lazım sembolleri ile beraber mistik bir merkez tesiri değildir, yahut kerpiç ile keresteden yapılmış politik sevk ve idaresine yetmekle, sosyal ve
gelen noktaların nüfus unsurunu teşkil etmişti. yapan payitahtını da tesellüm eder. Tradisyon çadırımsı şeyler değildir. Ankara’da yapılan teknik bir kifayet göstermesinden ileri gelmiştir.
Makedonya’da ve Anadolu’da, Ulahistan’da ve tanımayan bozkırlar Asya’sında, böyle değildir. binalar, taştan ve betondan yapılıyor. Kalsınlar Ankara bununla öyle bir itibar ve şan
Bosna’da, Trakya ve Epir’de, hep padişah Ön ve Orta Asya’ nın hududsuz sahaları üzerine ve devam etsinler diye. Çünkü bu toprakta kazanmıştır ki, yeni devlete merkez olmak ve
namına. Fakat hiç bir yerde, bulunduğu toprağa serpilmiş bulunan binlerce şehirden her biri, bir kurulan devletin de artık, burada, kalması ve milli ruhun ateşini barındırmak işinde, hiç bir
ısınmamış çünkü nereye gitti ise, orada başkaları zamanlar, bir hakanlığın tacını taşımış ve devam etmesi lazımdır. İşte Ankara, ilk Türk şehir onunla derecede ve şerefte, yarışa
ile yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Hiç bir binlerce hakanın payitahtını bugün ya bozkırın şehri ve yerleşik olmuş Türk milletinin merkezi çıkamazdı.
52 53