Page 49 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 49

tarih çevresi                                   tarih çevresi



 Kemal Paşa’dan o zamanlar bize, insanı  Sağında görülen Taşhan’ın yerine birkaç  Orta  Anadolu  yaylasının  eteklerinden  tekdüzelik göstermez, daima farklıdır, özeldir,
 harekete geçiren, teşvik eden, cesaretlendiren  yıl sonra  arazi,  ekseri  aralarında  nehir  vadilerinin  de  değişkendir. Ülkenin her yerde sahip olduğu bu
 nasıl  itici  bir  gücün,  iradenin  geçtiğini,  ben  Sümerbank genel müdürlüğü inşa edilmiş  bulunduğu dağ sırtlarına doğru yükselir. Burada  genişlik  insanı  kendi  içine  yöneltir,  sorunlar
 ancak yıllar sonra 1953’te, BM kanalıyla iki yıl  ve anıtın yeri değiştirilmişir.  vadilere doğru üzerlerinde erozyon kıvrımları  arasındaki mesafeler insanın kendine gelmesini
 için  tekrar  Ankara’ya  geldiğim  ve  her  şeyi  görülen ve çok karakteristik yapıdaki, çıplak,  sağlar.
 değişmiş  bulduğum  zaman  tam  olarak  idrak  Türkiye’nin doğası  taşlık, çok renkli dağlar ve dar veya geniş tabanlı  Yeni bakan
 edebilecektim.  Bu  konuya  ileride  tekrar  Türkiye   toprakları   çok   çeşitlidir,  alüvyal  vadiler  bulunur.  Bu  yerler  yalnız
 döneceğim.  Anadolu’nun her tarafında farklılıklar gösterir.  ilkbaharda  canlanır,  bunun  dışında  çaylar,  Bakan Necati Bey’in yerine 1929’da Reşit
 1930’dan önceki bu yıllarda Ankara’nın  İç Anadolu, güneyde Akdeniz’e paralel Toros  ırmaklar boyunca gür bitki örtüsüne sahip dar  Galip  Bey  getirildi.  Böylece  benim  için  de,
 çevresinde  arkadaşlarla  geziler  yapardık.  Dağları’yla,  kuzeyde  ise  Karadeniz  boyunca  yeşil alanlar olarak kalır.  verimli geçen üç yıllık yeni bir dönem başladı.
 Kızılcahamam, Ankara’nın içme suyunu temin  uzanan Kuzey Anadolu Dağları’yla çevrelenmiş  Buralarda toprak renginde olduklarından  İsmet  Paşa  Kız  Enstitüsü,  kız  ortaokulu
 eden barajın yapıldığı Çubuk, koni şeklindeki bir  bir  yayladır  ve  az  yağış  alır.  Sadece  batıya,  ve  yapı  tarzlarından  dolayı  uzaktan  pek  fark  (Polatlı’daki ilkokul ve öğrenci yurdu) ve Fuat
 dağ  tepesinin  çevresinde  sarılı  gibi  duran  Türklerin Adalar Denizi dediği Ege Denizi’ne  edilemeyen seyrek köyler vardır. Genellikle eski  Bulca’ın evi bana bu dönemde verilen işlerdi.
 Kalecik, Polatlı ve Anadolu usulü tahta semerli  doğru, bu yaylayı nehir vadileri keser; Büyük  ulaşım yollarından ve askeri yollardan uzakta,  Dışarıdan bakıldığında bu yılların benim için
 eşek sırtında tırmandığımız Elmadağ gezdiğimiz  Menderes, Küçük Menderes ve Gediz vadileri.  eski dönemin hırsızlarından ve eşkıyalarından  özelliği, ailemle birlikte İstanbul’a taşınmamdır.
 yerlerdi. Ben semerden aşağıya indiğimde -daha  Buralardan rüzgar ve yağmur bölgenin içlerine  korunmak için adeta gizlenmiş, geriye çekilmiş  Fakat bunun ne anlama geldiğini, ancak işini
 doğrusu düştüğünde- bacaklarımı sanki bana ait  kadar girer ve verimlilik getirir.  gibi dururlar.  Ankara  ve  İstanbul  arasında  paylaştırmak
 değilmiş  gibi  hisseder  ve  yürümekte  zorluk          zorunda kalanlar anlar.
 çekerdim.  Genellikle  dere  kenarlarındaki  dar  Torosların güneyinde ve Kuzey Anadolu  Fakat  İç  Anadolu  yaylasından  güneye,  Milli  Eğitim  Bakanlığı’ndaki  görevim
 yeşil alanlara, söğütlerin gölgesindeki dinlenme  Dağları’nın kuzeyinde kalan topraklar yer yer  Toros   Dağları’nın   arkasındaki   Akdeniz  süresince bu iki şehir arasında yılda yaklaşık
 yerlerine piknik yapmaya giderdik. Bu alanlar  cenneti  andıran  alanlara  dönüşmüştür.  Fakat  kıyılarına veya kuzeydeki Karadeniz sahillerine  olarak 15 kere, 9 yıl içinde de 135 kere seyahat
 çıplak  dağ  eteklerine  hayat  veren  yerlerdi.  doğuya doğru gittikçe arazi yükselerek Doğu  gelenlere,  bu  çok  verimli  ve  kendine  özgü  ettim; gidiş geliş ayrı hesaplanırsa bu, 9 yılda
 Buralarda gölge altında ve serinlikte bu çorak  vilayetlerinin yabani, uçurumlarla dolu yapısına  bölgeler nasıl da sürprizler hazırlamışlardır! Bu  270  yolculuk  demek  olur.  Her  iki  şehrin
 tabiata  çabuk  alışır  ve  onun  bu  küçük  güzel  bürünür.  Bu  geniş  çerçeve  içindeki  Anadolu  yerlere  gittiğimde,  çoğu  kez  kendi  kendime,  atmosferinden de büyük zevk aldım, ikisinin de
 hediyelerinden  sevinç  duyardık,  belki  de  coğrafyasında, hatta Orta Anadolu bozkırlarında  “Biraz  oyalan,  burası  çok  güzel,”  demek  tadını  çıkardım.  Erkekler  yönünden  çok  faal,
 Adem’in cennette duyduğu sevinçten bile daha  bile sayısız değişiklikler ve sürprizler vardır.  istemişimdir.  Gerçek  ormanlar  ile  verimli  çalışkan, ileriye bakan ve siyasi açıdan daima
 fazla.  Ortada, Konya ve Kayseri arasında kalan  koruların  gölge  ve  serinlik  sağladığı  bu  yeniliklere gebe olan Ankara: Devlet görevlileri,
 geniş  düz  arazide  sonsuz  uzaklıktaki  ufka           bakanlar,  müsteşarlar,  milletvekilleri,  devlet
 !        topraklarda her dönemde şehirler kurulmuştur.
 bakmak  mümkündür,  burada  fata  morgana  Güneydeki   bu   bölgeler,   limonların,  ihalelerinin  peşindeki  işadamları,  bütün
 oyunları ile mavi su yüzeyleri, güneşli şehirler  portakalların,  muzların  yetiştiği  yerlerdir.  dünyadan  gelen  gazetecilerle  dolu  bir  şehir.
 görülür.   Bu   seraplara   aldananlar   için  Kuzeyde,   Karadeniz   bölgesinde   fındık  Diğer   taraftan   bir   zamanların   cihan
 gördüklerine ulaşmak mümkün olmaz. Sanki bu  yetiştirilir,  şimdi  uzun  bir  süredir  çay  ekim  imparatorluğun  eski  başkentinin  yumuşak,
 yansımalar, burada oturan insanların suya, yeşil  alanları da var.  melankolik  ruh  hali,  çok  gerilere  uzanan
 bitki  örtüsüne  ve  daha  güzel  bir  yaşama  Batıdaki şanslı topraklarda ise portakal,  zengin  bir  geçmiş,  mukayese  edilemeyecek
 duydukları derin hasretin sembolüdür. Yaylanın  zeytin,  incir  yetişir  ve  bu  topraklar,  insanlık  güzelliklerle dolu deniz kenarındaki bir şehir,
 içinden  çok  eski  yollar  geçer,  özellikle  kültürünün  tarihe  gömülmüş  birçok  eski  kuzey ile güney, batı ile doğu arasında yumuşak
 güneydoğudaki Külek Boğazı ile kuzeybatıdaki  medeniyetini   kucaklarında   saklar.   Bu  veya sert bir hesaplaşma, İstanbul. Ben de bu
 1931’de  Ulus  Meydanı.  Fotoğrafdaki  boğazlar  arasındaki  yol  tarihi  açıdan  büyük  topraklarda her yerde, kaybolmuş bir yaşamın  tezadın  ayrılmaz  bir  parçası  olmuştum.
 binalardan  günümüze  sadece  İş  Bankası  önem  taşır.  Bu  yollarda  hacılara  ve  seyahat  üzerinde daha fakir de olsa, yeni bir hayat gelişir  İstanbul’a her gidişimde sabah erkenden İzmit
 kalmıştır.  edenlere konaklama ile korunma sağlayan ve  ve  eskinin  gizlice  yaşamaya  devam  mı  ettiği  Körfezi’nde,  masal  gibi  mavi  bir  atmosferin
 çoğu kez Selçuklu ve Osmanlı mimari sanatının  yoksa bugünkü yaşamın köklerini mi beslediği  içinde  uyanacağımı,  Anibal’ın  mezarının
 güzel örnekleri olan kervansaraylar vardır.  de tam olarak bilinemez. Anadolu hiçbir yerde  yanından geçip Boğaz’a, okuluma koşacağımı



 46                                                  47
   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54