Page 48 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 48

tarih çevresi                                                                                               tarih çevresi



                 Kemal Paşa’dan o zamanlar bize, insanı          Sağında görülen Taşhan’ın yerine birkaç                     Orta  Anadolu  yaylasının  eteklerinden   tekdüzelik göstermez, daima farklıdır, özeldir,
            harekete geçiren, teşvik eden, cesaretlendiren  yıl sonra                                                   arazi,  ekseri  aralarında  nehir  vadilerinin  de  değişkendir. Ülkenin her yerde sahip olduğu bu
            nasıl  itici  bir  gücün,  iradenin  geçtiğini,  ben  Sümerbank genel müdürlüğü inşa edilmiş                bulunduğu dağ sırtlarına doğru yükselir. Burada  genişlik  insanı  kendi  içine  yöneltir,  sorunlar
            ancak yıllar sonra 1953’te, BM kanalıyla iki yıl  ve anıtın yeri değiştirilmişir.                           vadilere doğru üzerlerinde erozyon kıvrımları  arasındaki mesafeler insanın kendine gelmesini
            için  tekrar  Ankara’ya  geldiğim  ve  her  şeyi                                                            görülen ve çok karakteristik yapıdaki, çıplak,  sağlar.
            değişmiş  bulduğum  zaman  tam  olarak  idrak        Türkiye’nin doğası                                     taşlık, çok renkli dağlar ve dar veya geniş tabanlı  Yeni bakan
            edebilecektim.  Bu  konuya  ileride  tekrar          Türkiye   toprakları   çok   çeşitlidir,               alüvyal  vadiler  bulunur.  Bu  yerler  yalnız
            döneceğim.                                     Anadolu’nun her tarafında farklılıklar gösterir.             ilkbaharda  canlanır,  bunun  dışında  çaylar,       Bakan Necati Bey’in yerine 1929’da Reşit
                  1930’dan önceki bu yıllarda Ankara’nın   İç Anadolu, güneyde Akdeniz’e paralel Toros                  ırmaklar boyunca gür bitki örtüsüne sahip dar  Galip  Bey  getirildi.  Böylece  benim  için  de,
            çevresinde  arkadaşlarla  geziler  yapardık.   Dağları’yla,  kuzeyde  ise  Karadeniz  boyunca               yeşil alanlar olarak kalır.                    verimli geçen üç yıllık yeni bir dönem başladı.
            Kızılcahamam, Ankara’nın içme suyunu temin     uzanan Kuzey Anadolu Dağları’yla çevrelenmiş                      Buralarda toprak renginde olduklarından   İsmet  Paşa  Kız  Enstitüsü,  kız  ortaokulu
            eden barajın yapıldığı Çubuk, koni şeklindeki bir  bir  yayladır  ve  az  yağış  alır.  Sadece  batıya,     ve  yapı  tarzlarından  dolayı  uzaktan  pek  fark  (Polatlı’daki ilkokul ve öğrenci yurdu) ve Fuat
            dağ  tepesinin  çevresinde  sarılı  gibi  duran  Türklerin Adalar Denizi dediği Ege Denizi’ne               edilemeyen seyrek köyler vardır. Genellikle eski  Bulca’ın evi bana bu dönemde verilen işlerdi.
            Kalecik, Polatlı ve Anadolu usulü tahta semerli  doğru, bu yaylayı nehir vadileri keser; Büyük              ulaşım yollarından ve askeri yollardan uzakta,  Dışarıdan bakıldığında bu yılların benim için
            eşek sırtında tırmandığımız Elmadağ gezdiğimiz  Menderes, Küçük Menderes ve Gediz vadileri.                 eski dönemin hırsızlarından ve eşkıyalarından  özelliği, ailemle birlikte İstanbul’a taşınmamdır.
            yerlerdi. Ben semerden aşağıya indiğimde -daha  Buralardan rüzgar ve yağmur bölgenin içlerine               korunmak için adeta gizlenmiş, geriye çekilmiş  Fakat bunun ne anlama geldiğini, ancak işini
            doğrusu düştüğünde- bacaklarımı sanki bana ait  kadar girer ve verimlilik getirir.                          gibi dururlar.                                 Ankara  ve  İstanbul  arasında  paylaştırmak
            değilmiş  gibi  hisseder  ve  yürümekte  zorluk                                                                                                            zorunda kalanlar anlar.
            çekerdim.  Genellikle  dere  kenarlarındaki  dar      Torosların güneyinde ve Kuzey Anadolu                      Fakat  İç  Anadolu  yaylasından  güneye,        Milli  Eğitim  Bakanlığı’ndaki  görevim
            yeşil alanlara, söğütlerin gölgesindeki dinlenme  Dağları’nın kuzeyinde kalan topraklar yer yer             Toros   Dağları’nın   arkasındaki   Akdeniz    süresince bu iki şehir arasında yılda yaklaşık
            yerlerine piknik yapmaya giderdik. Bu alanlar  cenneti  andıran  alanlara  dönüşmüştür.  Fakat              kıyılarına veya kuzeydeki Karadeniz sahillerine  olarak 15 kere, 9 yıl içinde de 135 kere seyahat
            çıplak  dağ  eteklerine  hayat  veren  yerlerdi.  doğuya doğru gittikçe arazi yükselerek Doğu               gelenlere,  bu  çok  verimli  ve  kendine  özgü  ettim; gidiş geliş ayrı hesaplanırsa bu, 9 yılda
            Buralarda gölge altında ve serinlikte bu çorak  vilayetlerinin yabani, uçurumlarla dolu yapısına            bölgeler nasıl da sürprizler hazırlamışlardır! Bu  270  yolculuk  demek  olur.  Her  iki  şehrin
            tabiata  çabuk  alışır  ve  onun  bu  küçük  güzel  bürünür.  Bu  geniş  çerçeve  içindeki  Anadolu         yerlere  gittiğimde,  çoğu  kez  kendi  kendime,  atmosferinden de büyük zevk aldım, ikisinin de
            hediyelerinden  sevinç  duyardık,  belki  de   coğrafyasında, hatta Orta Anadolu bozkırlarında              “Biraz  oyalan,  burası  çok  güzel,”  demek   tadını  çıkardım.  Erkekler  yönünden  çok  faal,
            Adem’in cennette duyduğu sevinçten bile daha   bile sayısız değişiklikler ve sürprizler vardır.             istemişimdir.  Gerçek  ormanlar  ile  verimli  çalışkan, ileriye bakan ve siyasi açıdan daima
            fazla.                                               Ortada, Konya ve Kayseri arasında kalan                koruların  gölge  ve  serinlik  sağladığı  bu  yeniliklere gebe olan Ankara: Devlet görevlileri,
                                                           geniş  düz  arazide  sonsuz  uzaklıktaki  ufka                                                              bakanlar,  müsteşarlar,  milletvekilleri,  devlet
          !                                                                                                             topraklarda her dönemde şehirler kurulmuştur.
                                                           bakmak  mümkündür,  burada  fata  morgana                    Güneydeki    bu     bölgeler,   limonların,    ihalelerinin  peşindeki  işadamları,  bütün
                                                           oyunları ile mavi su yüzeyleri, güneşli şehirler             portakalların,  muzların  yetiştiği  yerlerdir.  dünyadan  gelen  gazetecilerle  dolu  bir  şehir.
                                                           görülür.   Bu   seraplara   aldananlar   için                Kuzeyde,   Karadeniz   bölgesinde   fındık     Diğer   taraftan   bir   zamanların   cihan
                                                           gördüklerine ulaşmak mümkün olmaz. Sanki bu                  yetiştirilir,  şimdi  uzun  bir  süredir  çay  ekim  imparatorluğun  eski  başkentinin  yumuşak,
                                                           yansımalar, burada oturan insanların suya, yeşil             alanları da var.                               melankolik  ruh  hali,  çok  gerilere  uzanan
                                                           bitki  örtüsüne  ve  daha  güzel  bir  yaşama                     Batıdaki şanslı topraklarda ise portakal,  zengin  bir  geçmiş,  mukayese  edilemeyecek
                                                           duydukları derin hasretin sembolüdür. Yaylanın               zeytin,  incir  yetişir  ve  bu  topraklar,  insanlık  güzelliklerle dolu deniz kenarındaki bir şehir,
                                                           içinden  çok  eski  yollar  geçer,  özellikle                kültürünün  tarihe  gömülmüş  birçok  eski     kuzey ile güney, batı ile doğu arasında yumuşak
                                                           güneydoğudaki Külek Boğazı ile kuzeybatıdaki                 medeniyetini   kucaklarında   saklar.   Bu     veya sert bir hesaplaşma, İstanbul. Ben de bu
                 1931’de  Ulus  Meydanı.  Fotoğrafdaki     boğazlar  arasındaki  yol  tarihi  açıdan  büyük             topraklarda her yerde, kaybolmuş bir yaşamın   tezadın  ayrılmaz  bir  parçası  olmuştum.
            binalardan  günümüze  sadece  İş  Bankası      önem  taşır.  Bu  yollarda  hacılara  ve  seyahat            üzerinde daha fakir de olsa, yeni bir hayat gelişir  İstanbul’a her gidişimde sabah erkenden İzmit
            kalmıştır.                                     edenlere konaklama ile korunma sağlayan ve                   ve  eskinin  gizlice  yaşamaya  devam  mı  ettiği  Körfezi’nde,  masal  gibi  mavi  bir  atmosferin
                                                           çoğu kez Selçuklu ve Osmanlı mimari sanatının                yoksa bugünkü yaşamın köklerini mi beslediği   içinde  uyanacağımı,  Anibal’ın  mezarının
                                                           güzel örnekleri olan kervansaraylar vardır.                  de tam olarak bilinemez. Anadolu hiçbir yerde  yanından geçip Boğaz’a, okuluma koşacağımı



                                                       46                                                                                                         47
   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53