Page 99 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 99

tarih çevresi

elbette bir diğerini de etkiliyordu. Karşılıklı etkileşim söz konusuydu. Toprak
rejimi bozuldukça iç sorunlar çoğalıyor, devlet zayıflıyor, savaşlar
kaybediliyor, İmparatorluk toprakları daralıyor, içerdeki artan nüfus baskısını
dışarıdan gelen göçler daha da artırıyordu. Şüphesiz bütün bu olup bitenler bu
sefer nüfusun en büyük kesimini ilgilendiren miri arazinin daha da
bozulmasına sebep oluyordu. Osmanlı İmparatorluğu bir tarım toplumuydu.
Cumhuriyet döneminde bile 1950’ye kadar nüfusun yüzde sekseni köylerde
yaşıyordu. Kentleşme yüzde ellinin üzerine ancak 1990’larda çıkabilmişti.

        Merkezi iktidarın taşra üzerindeki nüfuzunun azalmasına paralel olarak
tımar sahipleri devlete karşı görevlerini ihmal etmeye, halk üzerinde baskı
kurup iktisadi açıdan onları sömürmeye, tımarların maliki gibi hareket etmeye
başladılar. Batının etkisiyle Tanzimat’la birlikte yenileşme hareketleri başladı.
Diğer alanlarla birlikte toprak rejimiyle ilgili olarak, özellikle miri arazinin
intikali ve tasarrufu konusunda yeni düzenlemeler yapıldı. 1858’de kabul
edilen Arazi Kanunu, miri arazinin mülk haline geçişini kolaylaştırdı. Bir
zaman sonra bu kanunda da değişiklikler yapılarak, miri arazinin mutasarrıfın
borçlarından dolayı cebri icra ile ferağına izin verildi. 1868’de çıkarılan tevsi-
i intikal kanunu ile miri araziyi meccanen iktisap edenlerin sayısı arttı, sağ
kalan eşe de miras hakkı tanındı. 1888’de bir irade ile miri arazinin ölünceye
kadar bakmak şartıyla ferağına izin verildi. 1910’da bir kanunla miri arazinin
ipotek edilmesi kabul edildi. 1911’de yine bir kanunla mutasarrıfın fiili ve
hukuki tasarruflarıyla ilgili sınırlamalar kaldırıldı.

        Bütün bu değişmelere rağmen, yürürlükte olan 1858 Arazi
Kanunnamesinde tarım arazilerinin miri arazi statüsünde olduğu, çıplak
mülkiyetinin devlete ait bulunduğu hükmü varlığını korumaktaydı. Balkan
savaşları, Birinci Dünya Harbi, Milli Mücadele yılları gelip geçti, Osmanlı
İmparatorluğu tarih sahnesinden çekildi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
1926 yılında Medeni Kanun kabul edildi. Bu kanunla gayrimenkul mülkiyeti
yeniden düzenlendi ve bu konuyla ilgili olarak gelişmelere göre başka
düzenlemeler de yapıldı. Buna rağmen, Medeni Kanunda 1858 Arazi
Kanununun ilga edildiğine dair açık hüküm bulunmadığı için Cumhuriyet
döneminde de miri arazinin, mutasarrıfının mülkü olup olmadığı, yoksa
devletin mülkü olarak mı devam ettiği konusu hukukçular arasında tartışılıp
durmuştur. Her iki görüşü de savunanlar olmuştur. Bazı hukukçular, “arazi
mutasarrıfları, muhtelif değişikliklerle, âdeta malikin tasarruf kudretine sahip
olmuştur; ancak rakabe devletindir” tezini savunurken, karşı görüştekiler,
“miri araziyi tasarruf eden şahıslar, Medeni Kanunun kabulüyle onun maliki
olmuşlardır” görüşünden yana olmuşlardır. Hatta bu görüşten hareketle toprak
reformunun daha kolay yapılabileceğini ileri sürmüşlerdir.1

           1Halil Cin, Mirî Arazî ve Bu Arazînin Mülk Hâline Dönüşümü, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara 1969. Kitabın tümü yukarıda anlatılan

                                   98
   94   95   96   97   98   99   100   101   102   103   104