Page 39 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 39

tarih çevresi

Saplar saman haline geldiğinde, hayvanlar azat edilirdi ama insanların işi henüz bitme-
miş olurdu. Çünkü buğday taneleriyle karışık olan samanın, rüzgârın yönüne göre har-
man yüzünün uygun bir yerinde toplanması ve yabalarla savrularak tanelerin samandan
ayrılması gerekiyordu. Sonra saman harmana, buğday da serendiye depolanıyordu.
Tabi buğdayın un, tarhana, nişasta gibi besin maddeleri haline getirilmesi için işlenmesi
ayrı işlerdi. Sebze ve meyveler de mevsiminde taze olarak tüketilirdi ama kışı da unut-
mamak gerekiyordu. Bunların kurutularak ya da pekmez ve turşu yapılarak uzun süreli
koruma altına alınması şarttı… Bazı aileler kara kovanlarla arıcılık yapıyor ve bal da
üretiyorlardı. Halat ve yular yapmak için kendir de üretilirdi… Ayaklara çarık, sonra
kara lastik, daha sonra da cızlavat giyildiğini de çok iyi hatırlıyorum. Ortaokulda altı
kabaralı çapla, lisede ise ayakkabı giymeye başladık. Nadir olan ayakkabı daha sonra-
ları yaygınlaşmıştır. Karay Camii yanında (sonradan Kabataş ilçe merkezi) kurulan
hafta pazarlarından halkın satın aldığı ana maddelerden en önemlisi ve vazgeçilmezi
bez, tuz ve gazdı. Elektrik yoktu. Tabi ona bağlı ev aletleri de olamazdı elbette… Evler
idare ve gaz lambalarıyla aydınlatılıyordu. İstisnai durumlarda bazı evlerde lüks deni-
len lambaların yakıldığı da oluyordu… Köyde yumurta, ceviz gibi bazı ürünlerin bir
kısmı da satılırdı. Ya da kilci denilen Reşadiyeli gezgin satıcılarla bazı ürünler takas
edilirdi…

         Tahrir Defterlerinden yapılan tespitlere göre, Hoşkadem ve çevre köylerde, Os-
manlılar döneminde de buğday, arpa, mısır, mercimek, burçak, keten, kendir, koyun,
sığır, sebze, meyve ve bal üretiliyordu. Üretim ve koruma yöntemleri ve tüketim alış-
kanlıkları aynı idi. Kapalı köy hayatı, hatta aile ekonomisi düzeni yaşanıyordu153.
Kırklı ve ellili yıllarda Hoşkadem’de hayatın Osmanlı dönemininkinden farklı olmadı-
ğını ileri sürmek hiç de abartılı bir iddia olmayacaktır. Zorunlu askerlik süresi dışında
köyün erkeleri başka yerlere gitmiyor, gidemiyorlardı. Kadınlar zaten, bazen diğer köy
delikanlılarıyla evlenme dışında, pek ayrılmıyorlardı köyden. Ancak yaylalara topluca
mevsimlik göçler yapılıyordu tabii… Yaz boyunca yayla köy arasında gidiş gelişler de
eksik olmuyordu. Köyde olsun yaylada olsun kadınlar, istisnalar hariç, bizzat üretim
faaliyetleri içinde yer alıyorlardı… Her işte erkeklerle birlikte çalışıyorlardı…

         Hoşkadem’in nüfusu artınca, 1960’lardan itibaren İstanbul yolculukları başladı.
Gençler çalışıp para kazanmaya gittiler. Belirli süreler için başlayan bu seferler yıllar
içinde kalıcı hale dönüştü. Hatta Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine uzandı. Nihayet
oralara kalıcı olarak yerleştiler. Ancak köyleriyle ilişkilerini de kesmediler. Bu sefer,
bayramlarda ve fındık hasat zamanlarında geçici olarak köylerine gidip gelmeye baş-
ladılar. Köyleriyle ve geleneksel kültürleriyle bağlarını koparmamak amacıyla İstan-
bul’da dernek bile kurdular. 2016 yılında dört Nisan akşamı İstanbul Kıraç’ta bulunan
Hoşkademliler Derneğini ziyaret ettim. Orada bulunan elliye yakın Hoşkademli ile bir-
kaç saat sohbet ettik. Kendi ifadelerine göre, benim de yukarıda belirttiğim gibi, Hoş-
kademliler genelde İstanbul’da inşaat işçisi olarak çalışıyorlarmış. Babaları mevsimlik
olarak gidip gelmeye başlamışlar. Sonra da yavaş yavaş İstanbul’a yerleşmişler. Şimdi
herkesin İstanbul’da evi ocağı varmış. Burada sürekli kalıyorlarmış. Tabii yine de köy-
lerine gidip geliyorlarmış. Girişimci ruha sahip olanlar kendi işlerini kurmuşlar. Mesela

           153 Osmanlı döneminde Hoşkadem’de köylü toprak ilişkileri konusunda bkz. Yediyıldız 2021.

                                         3836
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44