Page 65 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 65
tarih çevresi
Enerji Tarihine Dair Kısa bir Özet
ve Bazı Açık Kaynaklar
Barış ŞANLI
Türkiye’nin enerji politikalarını anlamak için çoğu zaman çok geriye gitmeye gerek olmayabilir. Fakat
dönem dönem eskilere gitmek de eğlenceli ve bilgilendirici bir perspektif sunar. Osmanlı’dan günümüze enerji
politikalarında değişmeyen konulardan biri İstanbul ve civarının tedarik güvenliğidir. Değişen ise çok şey
olmuştur, mesela buharlı gemiler için adalarda ve Doğu Akdeniz’de bulundurulan kömür depolarından, güneş
enerjisine bir çok değişiklik gözlenmektedir. Fakat değişimlerin de kendi içinde bir tutarlılığı vardır: Yerli
kaynak ve teknolojinin arttırılması.
Ben tarih uzmanı veya araştırmacısı olmadığımdan sadece genel hatları ile gördüğüm resmi paylaşmayı
tercih ediyorum. Bunları belgelerle destekleyebileceğim gibi destekleyemeyeceğim noktalarda var.
Osmanlı gerçek bir enerji dönüşümü yaşamadı. Bunun en büyük sebebi ise, orman kaynaklarının fazlalığı
ve ilerlemenin sadece belirli bölgelerde olması yani talebin de yüksek olmamasıdır. Bu dönüşümlerde, özellikle
gelişmiş ülkelerde gördüğümüz ilk durum “odun kıtlığıdır”. Odun kıtlığı ve yüksek fiyat, kömüre yani bir sonraki
kaynağa geçişi tetikler. Osmanlı’da talep azlığından, devletin kontrolünden, kaynak yoksunluğu acil bir sorun
değildi.
Değişimin asıl başlangıcı buharlı gemiler ile başladı. Buharlı gemilerin sisteme ilk girdiği yıllardan
Ereğli-yani Zonguldak- kömürleri çıkarılana kadar İngiliz kömürlerine büyük bir bağımlılık vardı. Çünkü
dönemin en büyük kömür üreticisi İngiltere’ydi. İlk kömürle tanışma 1820’lerin sonlarında başlamıştır. Ereğli
kumpanyası ise Mart 1821’de kuruldu. Ereğli kömürlerinde yüksek üretimlere çıkılması ise 1912 yılını buldu.
Osmanlı’daki gelişmenin ise ana noktası sanırım Tersane-i Amire oluyor. Yine de yerli bir buhar kazanı
konusunda çok başarılı sonuçlar elde edilemiyor. Tersane ve yerli gemi bir çok teknolojinin birleşimi
olduğundan, Osmanlı’nın itici gücü de denebilir.
Enerji kaynaklarında önemli bir kaynak ise odun kömürüdür. Kömüre ise çok sıcak bakılmıyor. Çünkü
bazı uç olayların yaşandığı yıllar haricinde gerek de yok. Sanayileşme düşük ve çoğu yer ağaç. Bana ilginç
gelen nokta ise, tuğla fabrikalarının çok sonra başlamasıdır. Yani evleri yapabilecek üç ihtimal var, toprak, taş
veya odun. Çünkü tuğlayı pişirmek gerekecek, büyük bir masraf ve yüksek miktarlı enerji tüketimine ihtiyaç
olacak. Çoğu ev bu sebeple ahşap.
İstanbul’da evlerin önemli bir kısmının ahşap olması ise içeride ısınmayı etkilediği gibi yangın
64