Page 9 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 9

tarih çevresi

hayranlıkla Üsküdar’ın debdebeli güzelliği ve Bithynia Olympos’un karlı zirveleriyle panoramayı kapa-
tan Asya sahili görülüyor; içinde yer yer adalar olan, yelkenlerle beyazlaşmış Marmara Denizi, sonsuz
iki dizi halinde köşklerin, saray ve yalıların arasında yılan gibi kıvrılan Şark’ın en latif tepelerinin
içinde esrarlı bir şekilde kaybolan gemilerle örtülü Boğaz, dünyanın en güzel manzarasıdır, bunu inkâr
eden Tanrı’ya karşı nankörlük eder ve küfretmiş gibi olur; bundan daha büyük bir güzellik insan aklını
aşar!” (Amicis, 2006). “Krallar, prensler, Krezüs, dünyanın kuvvetli ve zengin insanları, o anda hepin-
ize acıdım; gemide bulunduğum yer sizin bütün hazinelerinize bedeldi ve İstanbul’a bir bakışımı bile
bir imparatorluğa değişmezdim” diyerek hayranlığını bir kez daha notlarına yazmıştır (Meriç, 2009).

    Gerard de Nerval (Gerard Labrunie): “Gemi beni önce izmir’e, sonra İstanbul’a ulaştırdı.
Böylece Avrupa toprağına nihayet ayak basabildim. Burada iklim, bizim güney illerimizin ha-
vasını andırıyor” diyerek notlarına, “İstanbul’un göz kamaştıran limanındayız. Burası, muhak-
kak dünyanın en güzel yeri.” diye devam etmiştir. “ Hareketli ve yemyeşil ufukları, boyalı evleri,
son derece zarif camileri, kurşun kaplamalı kubbeler ile İstanbul, insana sadece güzel fikirler
ve tatlı hayâller ilham eder”. İstanbul ile ilgili diğer tasvirler ise şu şekildedir (Nerval, 1974);

“Ufukta, ışıklı İstanbul pırıl pırıl parlıyor, binlerce kavis ve kubbeleriyle harikulade bir şekil-
de yeniden meydana çıkıyor, çocukların toplu iğne uçlarına takarak ışığın önünden geçirdikleri ve
zevkle seyrettikleri o güzel desenleri andırıyordu”. “Pera’dan bakılınca İstanbul harikulade par-
lak ve ışıklı görünüyordu. Fakat iç sokakların daha ışıklı, daha canlı ve sevimli olduğunu buraya
gelince anladım”, -”Üsküdar Boğazın öbür yakasında pek muhteşem görünüyor. Kubbeleri, minarel-
eri ve köşkleri ile İstanbul’la rekabet halinde.”. -”Şu şehir eskiden beri Avrupa ile Asya’yı birleştiren
tılsımlı ve adeta kutsal bir mühürdür. Dış görünüşü ile şüphesiz dünyanın en güzel şehridir.”

    François René De Chateaubriand: Genel izlenimi ‚“bana Yunanistan toprağından çok daha
üstün göründü.” şeklindedir (Gözütok 2010). “Saat sekizde, bir kayık bordamıza yanaştı; sarsıntı
geçince filikadan ayrıldık, adamlarımla birlikte küçük gemime atladım. Yıkılıp giden eski bir go-
tik kale olan Yedikule Hisarı’nın yükseldiği Avrupa burnunu sıyırarak geçtik. İstanbul, en çok da
Asya kıyısı, sisler içine gömülmüştü. Bu buğu içinden gördüğüm servilerle minareler, yapraklan
dökülmüş bir ormanı andırıyordu. Sarayburnu’na yaklaşırken kuzey rüzgârı çıktı, bu tablo üzerindeki
sisi birkaç dakikada dağıttı; kendimi birden müminler sultanının sarayı önünde buldum; sanki bir
büyücü değneğiyle her yer değişmişti. Karşımda güleç tepeler arasında, şirin bir nehir gibi Karadeniz
Boğazı kıvrılıyordu; sağımda Asya toprağı, Üsküdar şehri vardı; Avrupa toprağı solumdaydı; girinti
çıkıntılarıyla, demir atmış büyük gemilerle daha geniş bir koy meydana getiriyor, deniz üstünden de
sayısız küçük vapurlar gelip geçiyordu. İki bayır arasına kapanmış olan bu koy; karşıda İstanbul’la
Galata’yı basamak basamak gözlerimizin önüne seriyordu. Galata’nın, İstanbul’un, Üsküdar’ın, ev-
leri kat kat dizilmiş olan bu üç şehrin uçsuz bucaksız genişliği; her yandan yükselip birbirine karışan
serviler, minareler, gemi serenleri; ağaçların yeşilliği, beyaz, kırmızı evlerin renkleri; bunların altına
mavi örtüsünü seren denizle, yukarıda başka bir mavi ova açan gökyüzü, hayranlığımı uyandırıyor-
du. İstanbul, dünyanın en güzel yeridir, diyenler hiç de abartmıyorlar.” (Kaya ve Makzume, 2013).

                                              9
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14