Page 120 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 120

tarih çevresi

bulunmadığının da biraz kuşkulu olmasıdır. Bu belirsizliklerin dışında çeşitli dinlere ait gruplar için
verilen rakamlar da yuvarlak (40.000 Hıristiyan, 10.000 Yahudi, 60.000 Müslüman), ve topyekûn
olarak gösterilen 100.000 ev de aynı nedenle inanılabilir bir rakam değildir.35 Demek ki temeli böyles-
ine şüpheli olan bir hesaplamanın neticesi de ancak son derece şüpheli olabilir. Üçüncü gözlemim
Bernard Lewis’in Istanbul and the Civilisation of the Ottoman Empire başlıklı kitabıyla alakalıdır.36
Burada John Sanderson’un 1593’e ait verileri anılmaktadır. Yekûn bu sefer aldatıcı, çünkü 1.231.211
yuvarlak bir rakam intibaını vermiyor. Ancak sıralama 6 vezir, 4 kadı ve 1 müftü ile başladığı için (Sul-
tan unutuldu!), rakamın sonundaki 11 elde edildi. Geri kalan tüm sayı yuvarlak, abartılı ve demografik
bünye açısından da yanlış. (Meselâ her türlü kadın ve çocuk için 600.000 kişi diyor, halbuki daha
önce andığı 550.000 erkek yanında en az 500.000 kadın bulunmalıydı ve o zaman sırf 100.000 çocuk
kalıyor, ki çok az.) Bu listeyi Lewis hiç tenkit etmeden zikretti ve ciddî bir hataya imza attı. Bana göre
Sanderson’un şehir halkı için gösterdiği rakamlar olduğu gibi unutulmalıdır.

     Şimdi tekrar Mantran’ın bu sefer 17’nci yüzyıla ait varsayımlarına dönelim. Kendileri, 1478’den
sonra ilk arşiv kaynağı olarak gözüken 1690–1691’de hazırlanan iki cizye listesini keşfedip değer-
lendirdi.37 Bunlar büyük ihtimalle cizye reformunun sonrasına38 ait olan kayıtlardır. Bu nokta önemli,
zira eski ve yeni sistem arasında büyük bir fark bulunmakta: reformdan sonra bu vergi tüm yetişkin
erkeklerden tahsil edilmiştir. Bu nedenle kullanılması gereken katsayı daha önce beş iken yeni düzende
üç olmalı, ki bu da yüzde 40 oranında bir farklılık demektir. Aynı hesapta İstanbul ve Galata’nın dışın-
da bu kez Eyüp de yer almaktadır. Bu metodolojik bakımdan önemli; – aslında söylemesi de lüzumsuz
görünen, gene de ara sıra dikkate alınmayan prensip gereği – kıyaslamalarda her zaman aynı bölgeyi
göz önünde bulun durmazsak aldatıcı neticelere varacağız. Mantran’ın uygu-ladığı yöntemin bir zayıf
tarafı daha vardır: gayrimüslim ve Müslüman oranının zaman geçtikçe değişmediğini zanneder ki bu
hiç de kesin değildir.

    Suriçi İstanbulu’nun 1927’deki nüfusunun yalnız 245.982 kişi olduğunu düşünecek olursak,39 16.
ve 17. yüzyıllarda bundan çok daha fazla olduğunu sanmak pek doğru gözükmüyor. The Cambridge
History of Turkey adlı eserin, olayları 1603’e kadar takip eden 2. cildinde Suraiya Faroqhi’nin II.
Bayezid’in tahta çıktığından sonraki dönemde İstanbul nüfusu için net bir rakam vermemesi (ve yalnız
“bir-kaç yüzbin” – “several hundred thousand inhabitants” – tabirini kullanması) bir rastlantı değildir.40
Sonuç olarak diyebiliriz ki, az çok güvenilebilir tek bilgimiz, suriçi İstanbulu’nu ve Galata’yı
kapsayan 16. yüzyıl’ın ilk yarısındaki 80.000 veya 100.000 kişilik rakamdır. Daha önce bahset-
tiğim İslam Ansiklopedisi makalesinde İnalcık da bu devir için kesin bir rakam vermekten hak-
lı olarak çekiniyor (daha doğrusu Venedik balyosu Costantino Garzoni’nin 1573 için verdiği
300.000 rakamını41 “gerçeğe yakın görünmektedir”42 şeklinde değerlendiriyor, ancak bu da
büyük bir tarihçinin varsayımından ibarettir). 17. yüzyılın sonu başka bir konu; arada geçen
bir buçuk asır boyunca aynı bölgelerin halkı iki-ikibuçuk misline çıkabilirdi. Yine de 1690 ve
1691 cizye kayıtlarını da bir daha kontrol edip yeniden incelemekte fayda olduğu kanaatindeyim.

                                              120
   115   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125