Page 37 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 37
tarih çevresi
halk arasında değil, İtilaf Devletlerinin liderleri çeşitli bahaneleri kullanmak suretiyle askerî
arasında bile yerleşmişti. İtilaf liderleri bu güçlerinin her ne isterlerse yapabilmelerini
dönemde kendi yaptıkları propagandaya inanma sağlamak üzere, üzerinde anlaşılan metni göz
hatasına düşmüşlerdi. ardı ederek Mondros'ta verdikleri sözleri
yeniden yorumladılar. Bundan dolayı,
Neticede, ayrı bir barış yapma çabaları
Osmanlılar, Calthorpe ile Mondros'ta şu
başarısız olmuştur. Doğudaki savaş felaketle
konularda anlaştılar: Düşmanla doğrudan
sonuçlanacak olan sona doğru
çatışmaya girmiş bütün askerî güçler silâhlarını
sürüklenmekteydi. Bu sıralarda, Osmanlı'nın
bütün dinlerden binlerce tebaası açlıktan, bırakacaktı, gemilerini teslim edeceklerdi,
hastalıktan ve bütün etnik ve dinî zulümleri limanlarını açtıkları gibi Anadolu yaylâsını
temsil eden çetelerin saldırıları yüzünden acı Toros dağları üzerinden Suriye'ye bağlayan
çekiyor ve ölüyorlardı. Trakya'daki Osmanlı tünelleri de açacaklardı ve galip Müttefik güçleri
orduları gibi, Irak ve Suriye'deki ordular da her neredelerse orada kalacaklardı. Bütün
aralıksız devam eden Müttefik saldırıları bunlara karşılık olarak, Müttefikler, Osmanlı
karşısında dağılmıştı. Yıkıcı Balkan İmparatorluğu'nun dokunulmadan devam
Savaşlarında ortaya çıkan birkaç kahraman edeceği, Halifelik ve Saltanatın korunacağını
askerlerden biri olan Miralay Rauf Bey (Orbay), vaad ediyorlar ve özellikle de Osmanlı
İtilâf Devletlerinin tamamını temsil eden İngiliz İmparatorluğu'nun sadece güvenliklerini tehdit
Amirali Calthorpe ile, adeta olacak bütün kötü eden kısımlarının işgal edileceğini
gelişmelerin bir habercisi gibi, Sakız Adası'nda belirtiyorlardı. Böylece, Rauf Bey İstanbul'a
küçük bir liman olan Mondros'ta mütareke dönüşünde kitleler tarafından alkışlarla bir
görüşmelerinde bulundu. Bu, Osmanlıların hatta muzaffer gibi karşılandı. Düzenlenen basın
Amiral Calthorpe'un ilgilendiği gibi, şerefli toplantısı dizilerinin hepsinde de Mondros
insanlar arasında müzakere edilen bir barış Mütarekesi bir zafer olarak tanımlanmaktaydı.
düzenlenmesiydi, ancak Calthrope'un Osmanlı İmparatorluğu ne parçalanacak ne de
Londra'daki amirlerinin müdahalesiyle durum işgal edilecekti. Saltanat ve Halifelik muhafaza
değişti ve Osmanlıların onuruna sadece, edilecekti. Calthorpe şerefli bir beyefendiydi ve
Hıristiyan galiplerin anlaşmada ve bu anlaşmaya kelimelerin müphem ve belirsiz olduğu yerlerde
varıncaya kadar yaptıkları müzakerelerde İngiliz hükümetinin bu kelimeleri Rauf Bey ile
verdikleri sözleri hayata geçirecekleri görüşmelerinde yorumlamış oldukları gibi
varsayımıyla silâhlarını teslim edinceye kadar yorumlamayacağını garanti etmekteydi. Ancak,
riayet edilecekti. Böyle olmamalıydı. Aynen ne yazık ki, Calthorpe kendi söylediklerine
Ortaçağ papalarının kendi takipçilerine kafir inansa da inanmasa da, gerçek, İngiliz
Müslümanlarla yapılan anlaşmalarda verilen yetkililerin hiç birinin Türkçe bilmediğiydi ve
sözlerin bir şeref borcu olmadığını söyledikleri Türk heyeti tarafından Türkçe yazılan hiçbir şey
gibi, İngiliz Hükümeti'nin önde gelen üyeleri de, resmî metin olarak kabul edilmemekteydi.
benzer bir konumda kendilerini görür görmez, İngiliz sekreterler tarafından, Osmanlılar
35