Page 7 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 7
tarih çevresi
Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri de bilimsel, akılcı ve gerçekçi bir düşünceyi Türk toplumunun
bütün alanlarına egemen kılmak çabasıdır. Atatürk insan aklına çok değer verirdi. Atatürk'ün kendi
ifadesine göre " Akıl ve mantığın çözemeyeceği sorun yoktur". Bu ifade Atatürk'ün tüm yaşamı boyu-
nca temel hayat felsefesi olmuştur. Akılcılığı sonucu batı felsefesini araştırıp incelemiştir. (Mumcu,
(1986)). Akılcılığın zorunlu sonucu bilimselliktir. Bilimler, akıl yolu ile yapılan zihinsel çalışmalardan
çıkar. Akıl ve bilim her türlü gelişmenin kaynağıdır.
Avrupa’ da gerçekleştirilen Rönesans sadece bir “sanat dirilişi” değildi. Rönesans, bilim alanında
diriliş, hızlı atılım getirmişti. Dogmatizmden sıyrılan Avrupa’da akla ve deneye dayanan çağdaş
bilim yolunda kısa zamanda büyük ilerlemeler oldu. Türk toplumu 18. yüzyıldan itibaren batı
uygarlığını alma ve ona katılma çabaları içindedir. Yüzyılların getirdiği alışkanlıklar, tutku ve
saplantılar, çeşitli maddi ve manevi güçler öyle kolayca değiştirilemezdi. Osmanlı devlet adam-
ları arasında çok iyi yetişmiş, üstün nitelikte kimseler görülmüştür. Fakat hiç biri teokratik bir
monarşinin (din erkine dayanan yönetim) zorunlu olarak ortaya çıkardığı engelleri aşamamıştır.
Medreseye laboratuar, batı dilleri, kız öğrenci, bayan öğretmen girememiştir. Türkiye'nin çağdaş bir
devlet haline gelmesini önleyen engelleri tam bir cesaretle yıkıp atabilen akıl ve bilim çağına geçmenin
tek kurtuluş yolu olduğunu tam bir berraklıkla görüp bu gerçeği tam bir açıklıkla gözler önüne seren
lider Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Gerçekten Osmanlı toplumunda bir başka dünya görüşü ve devlet anlayışına yönelme o günlerde
"Kopemikvari" bir kavram ve yaşam değişmesidir (Önen, 1994). Bu kimi zaman sanıldığı gibi
raslantılar veya günün koşulları içinde yalnızca Anadolu'daki direniş ve mücadelenin başına geçmiş
yüksek rütbeli bir komutanın yapabileceği işler, düşüneceği hedef ve devrimler olamaz. Atatürk sadece
askeri başarılarının sonuçlarını gözlemekle ve onları değerlendirmekle yetinmemiştir. O'nu, zaferden
sonra askerlik yönünden yetenekli ve yurtsever arkadaşlarından ayıran özellik düşünce adamı olarak
üzerinde durduğu ve kendisini yıllardan beri hazırladığı politik, sosyal ve bilimsel ideallerdir. İşte
burada Atatürk karşımıza bir düşünür olarak ortaya çıkar. Düşünürlük ise incelemeci, gözlemci ve
araştırmacı bir kafa yapısına sahip bulunmayı gerekli kılar. Sosyal yapıyı kavrayabilme; inceleme,
gözlem ve çözümleme gücü çok gelişmiş bir düşünce adamının işidir. Bütün bunlar Atatürk'te rasyo-
nalist (usçu), pozitivist (olgucu) ve aydınlanma felsefesi ile şekillenmiş, bilimsel düşünceye inan-
mış bir kafa yapısının ve düşünme sisteminin kaçınılmaz dayanaklar olarak bulunmasını gerektirir.
Kuşkusuz Atatürk ne belirli bir sistem kurmuş bir filozof, ne de alışılmış anlamda bir bilim adamıdır.
Ama bilime tutkuludur.
ATATÜRK Adlı kitabın yazarı Arjantin’li Jorge Blanco Villalta (1909--)’ya göre “Atatürk,
yalnızca tüm zamanların en iyi komutanlarından biri değil, aynı zamanda siyaset kuramının
büyük filozoflarından biridir.” Kitap İspayolcadan Türkçeye 1982 de çevrilmiş ve Türk Tarih
Kurumu Yayınları arasında basılmıştır.
7